Son zamanlarda tüm dünya kadınlarını da içine alarak belki, ama en çok da kendi ülkemin kadınlarını düşününce görüyorum ki, hep kanlı oyunların başrolünü oynamak biz kadınlara düşüyor. Ve maalesef ki, sahne ışıkları kapandığında yerde yatan kadınlar dirilmiyor ve yüzlerindeki kanları bir pamuk biraz da makyaj temizleyici ile çıkarıp yaşamlarına devam edemiyorlar.
İnsanın hayatla bağlantı noktasıdır tiyatro. Direngendir ve direngen olduğu kadar da muhalif. Kadınlar için her daim ulaşılması zor bir alan olmuştur. Ama kadınlar da direngendir, engel tanımazlar. En güzel örneği Afife Jale’dir. Ailesinin tiyatrocu olduğunu öğrenmesiyle evde kıyametler kopar. Babası ona "fahişe" der ve ekler "Benim Afife diye bir kızım yok!" Afife'nin cevabı nettir: "Zaten ben sahnede Jale ismini kullanıyorum artık" der ve kapıyı çekip çıkar.
Kadınlar için hayat her dönem çok zor olmuştur. Kamusal alanlardan dışlanan kadının doğal olarak tiyatro ile ilişkilenmesi de oldukça sancılı geçer. Erkekler tarafından yazılan tarih ve bu tarihin görünmez kahramanları. Evet, kahraman kelimesini özellikle kullanıyorum, çünkü yasadıkları dönemde görünmez kılınmalarına, salt cinsellik ve kuluçka makinesine çevrilmelerine, şehvet duygusunun ayartanı cadılar olarak adlandırılmalarına rağmen, gene de kadınlar vardı ve bu varlıklarını tüm engellemelere rağmen ürünlerle taçlandırmışlardı.
Bildiğiniz gibi 16. Yy’a kadar kadını sahnede göremiyoruz, Doğuya geldiğimizde ise, 19. Yy ortalarında Çin, 19. Yy sonunda ise Japonya’da kadınları tiyatro sahnesinde görmeye başlıyoruz. Bizim ülkemizde ise, yasadışı olarak 2. Meşrutiyet sonrası, yasal olarak ise Cumhuriyet’in ilanı ile kadınlar ancak sahnede yer alabiliyorlar.
Tiyatronun başlangıcı malum, Antik Yunan’daki Dionysos şenlikleridir. Bu şenliklerde kadınlar ve erkekler hep birlikte Tanrı Dionysos için ayinler düzenler, birlikte yiyip, içip şarkılar söyleyip dans ederlerken, tragedyaların fiziksel olarak sahnelenmesi söz konusu olduğunda kadınların sahneye çıkmaları yasaklanmıştır. Bırakın sahneye çıkmayı, kölelerle birlikte kadınlar da yurttaş sayılmadıkları için, kadınların oyunları izlemeleri dahi söz konusu olmamıştır.
Günümüzden geçmişe bakınca bir kitap gibi okuyoruz, kadın olsun, erkek olsun insanlığın mücadelesini. Bizlerin de içinden geçmekte olduğumuz zamanda, vermekte olduğumuz mücadeleyi yıllar belki de yüzyıllar sonra gelecek kuşaklar okuyacak ve bizim Ortaçağ’da diri diri yakılan kadınların durumları karşısında verdiğimiz tepkileri verecekler.
Shakespeare’in dediği gibi “Bütün dünya bir sahnedir Ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu; girerler, çıkarlar. Bir kişi birçok rolü birden oynar.” Son zamanlarda tüm dünya kadınlarını da içine alarak belki, ama en çok da kendi ülkemin kadınlarını düşününce görüyorum ki, hep kanlı oyunların başrolünü oynamak biz kadınlara düşüyor. Ve maalesef ki, sahne ışıkları kapandığında yerde yatan kadınlar dirilmiyor ve yüzlerindeki kanları bir pamuk, biraz da makyaj temizleyici ile çıkarıp yaşamlarına devam edemiyorlar. Aksine katledilmeden önce kanları ile katillerinin isimlerini yazıyorlar duvarlara, ya da sosyal medya aracılığıyla ölmeden önceki son provalarını yapıyorlar “ben de katledilen diğer kadınlar gibi olmak istemiyorum” diye haykırdıkları twitlerde.
27 Mart bugün, Dünya Tiyatrolar günü. Yeteneği olduğu halde aile ya da akrabalarının izin vermediği için sahneye hiç adım atamamış ama her tiyatro izlediğinde kendini sahnede hayal eden tüm kadınlara selam etmek isterim. Biz kadınların hayatı, erkekler eliyle örülmüş duvarlarla çevrilidir, biliriz hepimiz. Bunun için de her yeri sahne ediniriz kendimize. Sokaklarda eylem alanlarını sahneye çeviririz misal ve tüm dünyada bir anda meşhur oluruz. Hatırlayın Şilili kadınların, kadınlara yönelik şiddet ve tacizleri protesto etmek amaçlı danslı protestoları Las Tesis’i.
Yaklaşık 25 yıl önce zorla kısırlaştırma kurbanı olan Perulu yerli kadınlar için, Biz 2074'üz” adını veren aktivist grubun kadın üyeleri, “bizler kısırlaştıramadığınız yerlilerin kızlarıyız” sloganları ve marşlar eşliğinde savcılık binası önünde yürürken, eminim ki kendilerini Amazon kadınları gibi imgelemişlerdir.
Tiyatro bir imgelem sanatı ise, 11 Eylül 2016'da Santiago, Şili'de, demokrasi gösterilerinde bir polis ile burun buruna geldiğinde.
Şili polisi müdahale edeceği esnada karşılarına dikilip öylece tüm öfkesiyle bakan kadın, bu öfkesini, Truva Savaşında kocası Hektor’u kaybeden, oğlu da katledilen Andromakhe’nin;
“Ölen bence hiç doğmamış olana eşittir
Ve ölüm ezilerek yaşamaktan daha iyidir elbet
Acı duyamaz olanın çekeceği bir şey yok” sözlerini anımsayıp, zihninde imgeleyerek büyütmüş olamaz mı?
2012'de, Fransa'da eşcinsel evlilik karşıtı bir gösteride öpüşen bir çift, tiyatro tarihinin en hızlı ve en romantik flörtünü yaşayan Romeo ve Julyet’deki“senin dudaklarınla, dudaklarım günahtan arındı” diyen Romeo’ya karşılık, “öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı” diyen Julyet’in repliğini anımsatmıyor mu sizlere de?
Peki ya, günlerdir hayatta kalmak için meydanları dolduran, “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyiz” diyen, “gelsin baba, gelsin koca, gelsin cop… inadına isyan, inadına isyan, inadına özgürlük” sloganlarını atan Türkiyeli kadınlar, Aristophanes’in Lysistrata adlı oyununda, erkeklerin savaşını durdurmak için ülke hazinesini ele geçirip, yönetime el koyan ve erkekleri alt eden kadınların azim ve kararlılığını taşımıyorlar mı sizce de?
Yani demem o ki, dünya koca bir sahne. Fiziki sahnelerden yıllarca uzak tutulan tüm dünya kadınları gibi, benim ülkemin kadınları da sahne ışıkları kapandığında kocaman bir alkışı hak ediyorlar, çünkü Patriyarka’nın tüm engellemelerine rağmen sahne artık onların…
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ve dünya kadınlarının günden güne büyüyen mücadelesi kutlu olsun.
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
25 Kasım 2022Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021