Her gün en az 3 kadının öldürüldüğü, kadın katillerinin korunduğu, kadınların yaşam haklarını savunmak için kuş misali çırpındıkları bir ülkede yukarıdaki sözleri söyleyenin bir kadın olmamasını çok isterdim ama gene de biz, “ kadın kadının yurdudur” demeye ısrarla devam ederek, bilmemek ayıp değil ama öğrenmemek ayıp diyerek konumuza girelim.
Şiddet nedir? Ne gibi yansımaları olur insan ruhuna? Bunu ancak şiddeti bilfiil yaşayan bilir. Ama şiddetin direkt mağduru olan kadınların şiddeti doğuran çocukları yetiştirmekle suçlanması kadar kadınları yaralayan bir şey yoktur diye düşünüyorum.
Bu yazıyı okuyanlar arasında da AKP Kayseri Milletvekili Hülya Atçı Nergis’in fikrini destekleyerek, şöyle bir düz mantık kuracak olanlar çıkabilir. Şayet şiddeti uygulayan erkekler onları yetiştiren annelerin rahle-i tedrisatından geçiyorsa, o zaman bu şiddet kadınlar eliyle üremektedir.
Şimdi bu cümleyi biraz da parçalayarak anlamaya çalışalım…
'..şiddeti uygulayan erkekler..': Profilleri çok çeşitlidir, her birinin geçmişinde değişik travmalar mevcuttur ve fakat yasadıkları hayatların yaptıkları eyleme olan etkisi, işledikleri suçu hafifletmez. Kısacası ne yaşamış olurlarsa olsunlar, bu onların bizi pataklamalarına, bizleri taciz etmelerine, bedenimiz üzerinde hak iddia etmelerine ve en nihayetinde bizleri katletmelerine geçerli bir mazeret sayılamaz. Kısacası biz kadınlar, onların hayatlarını temize çekecekleri yazboz tahtaları değiliz en nihayetinde.
'..onları yetiştiren anneler..' : Bu tanımlama çok sorunlu. Neden dersek, şiddetin otorite ve güç algısı ile ilişkisi var mıdır? Evet, vardır. Hem de çok yakinen. Peki, coğrafya kader midir? Evet kaderdir. Bana genel geçer bir ahlak kavramı tanımı yapar mısınız, diye sorsam bunu yapabilir misiniz? Antik Yunan’daki ahlak kavramı ile Orta Çağ’daki ahlak kavramı ya da 21. Yy’deki ahlak kavramını aynı cümlelerle özetleyebilir misiniz? Tabi ki hayır…
Çocukları yetiştiren sadece anneler midir?
Biz insanlar özgür irademiz dışında bir şekilde var oluyoruz, değil mi? Yaşadığımız coğrafyayı belirleyemiyoruz, ailemizin kimler olacağına karar veremiyoruz. Buraya kadar bir seçme şansına sahip değiliz ve şunu söyleyebiliriz. Entelektüel olan ve ekonomik koşulları yüksek olan bir ailede doğmakla, daha alt sınıftan ve eğitim seviyesi düşük bir ailede doğmamız, bizim yaşam serüvenimizi bittabi etkileyebilir, ama şunu söyleyemeyiz, hangi sınıfa ait olursak olalım bizim hayatta konumlanışımız ve olaylara bakış açımızı yüzde yüz ailemiz belirler diyemeyiz. Çünkü bizler bir sistemin içinde var oluyoruz. Antik çağda yaşasaydık köleci sistemin bir ürünü olacaktık, Ortaçağda doğsaydık feodal sistemin şekillendirdiği bireyler olacaktık. Yani hangi çağda yaşarsak yaşayalım, o çağın üretim ilişkilerinden bağımsız olarak şekillenemeyecekti hayata bakış açımız.
Bu bağlamda baktığımızda, İngiliz Filozof John Locke’un, “insan doğduğu anda boş bir levha gibidir” diyerek, insanın doğuştan günahkâr olduğu inancına karşı çıkışına katılmamak imkânsız. Evet, insan boş bir levha gibidir ve yaşadığı çağın düşünce yapısı bu levhayı biçimlendirir.
Şiddet, içinde yaşanılan toplumun koşullarında büyür ve gelişir.
Toplumsal cinsiyet kavramına odaklanmak konuyu kavramamıza yardımcı olacaktır. Neden toplumsal cinsiyet eşitliği diyoruz ısrarla? Bizler dünyaya gözümüzü açar açmaz renklerle karşılaşmıyor muyuz? Erkek kimliği mavilerle, kız kimliği ise pembelerle bütünleşerek oluşmuyor mu? Ama çocukların odalarını hazırlayan anneler, demek; içinde yaşadığınız toplumun anlatı ve sözlü kültürünü yadsımak demektir. Bebeklerle oynayan erkek çocuğuna; “erkek adam bebekle oynamaz diyen” anne midir, yoksa anneye bunu söyleten toplumun yazılı olmayan kuralları mıdır? Çocuğu okulda arkadaşlarından dayak yediği zaman, “erkek dediğin dayak yemez, dayak atar” diyen midir suçlu, yoksa ona bu sözü söyleten sistem midir? Bizler, ancak içinde yaşadığımız ilişkilerin belirlediği alanlarda çocukları yetiştiren anneleriz, daha ötesi değil. Bu da böyle bilinsin. Ayrıca anne ve babanın birlikte dünyaya getirdiği çocuğun yetiştirilmesini sadece anneye mal etmek nasıl bir ortaçağ zihniyetidir?
Çekirdek aile devletin otoritesini yeşerttiği ve büyüttüğü alandır. Ailede atılan bu tohumlar, eril, muhafazakâr, militarist, milliyetçi ideolojiler perspektifinde sulanır ve büyür. Toplumsal cinsiyetle ilk olarak çocukluk döneminde çocuk oyunlarında tanışır, kız ve erkekler. Kızlar minyatür fırınlarda yemek pişirip, oyuncak bebeklerini kucaklarında sallarlarken, erkekler süpürgeden atlarına binip ellerindeki tahta kılıçlarla savaşa girişirler. Ergenlik döneminde ilk adet döngüsüyle “kirli” kabul edilen kızlar, başlarına gelenin ne olduğunu anlamadan, adet günlerinin travmasıyla boğuşurken, daha küçük yaşlarda sünnet törenleriyle penis iktidarına ilk adımlarını atan erkekler, ergenliklerinde başlarlar köşe başlarını tutmaya ve “ahlaklı kızların yeri evi” olduğuna göre hak görürler kendilerine, sokaktaki kız çocuklarını taciz etmeyi…
Okula başladıklarında, kızlar kavgaya karışırlarsa “cadaloz, yaramaz kız” olarak adlandırılır, erkeklerse arkadaşlarını dövdüklerinde “aslan oğlum” benim diye karşılanırlar. Kızlara öğretilmek istenmeyen alandır, güç ve iktidar alanı. Bu mayınlı alanın sahibi erkeklerdir. Aileden sokağa, sokaktan okula adım adım erkeklik-iktidar ilişkisini içinde büyüten erkek çocukları, anlı şanlı askere yollama törenleriyle uğurlandıkları kışlalarda, cesaretin erkeklikle, zayıflığın kadınlıkla tanımlandığı militarist, şoven söylemlerle zihniyet dönüşümlerini tamamlamış olurlar.
Ve bu “cesur erkekler”, artık şunu bilirler; onlar bu dünyanın efendileridir ve kadınlarsa onlara itaat etmek için yaratılmış varlıklar… Bu itaat alanının dışına çıkan kadının ise ne ile karşılaşacağı artık bellidir. Psikolojik, ekonomik, cinsel ve fiziksel şiddet…
Hala, çocukları yetiştiren annelerdir diyebilir miyiz?
Evimizin içindeki televizyonlar her an, kadını alçaltan ve onu ilk zora girdiğinde tokatlayan erkeklerle doluysa ve o çocuklar da bu dizilerle büyüyorlarsa, çocukları yetiştiren annelerdir diyebilir miyiz?
Ülkenin yönetim kadrosu” kadının erkeğe eşit olması fıtrata ters” diyerek toplumsal algıyı şekillendirirken, çocukları anneler yetiştiriyor diyebilir miyiz?
Okullarda kız çocuklarının erkeklere itaat etmeleri salık verilirken, katledilen kadınların katliamından ziyade, acaba ne kusuru vardı da adam, kadını öldürdü tartışmaları sosyal medyadan yapılırken çocukları anneler yetiştiriyor diyebilir miyiz?
Erkeklerin penisleri üzerinden iktidar alanları yaratılırken, kendisine tecavüz edilen kadınlar öz savunma yaparak, hayatta kalıyorlar demek yerine, onları müebbet hapse mahkûm eden ama kravatlı erkeklerini koruyan hükümetler varken biz, bu katliamları yapan erkek çocuklarını kadınlar büyütüyor ve şiddet kadınlar eliyle büyüyor diyebilir miyiz?
Şiddet, tamamıyla politik bir konudur ve eril alanla ilgilidir. Ve şiddetin nihai sonucu olan kadın cinayetleri politiktir ve maalesef kadınları katleden canileri doğuran da ve onların yaptıkları katliamlara rağmen onlara üzülen de kadınlardır.
Tıpkı Rakel Dink’in söylediği gibi “bebekten katil yaratan” o zihniyeti oluşturan kadınlar değildir. Bunun dışında kadınların bu cinayetlerle tek ilişkisi, içinde yaşadıkları toplumda, evlatlarından katil yaratan zihniyete karşı savunma olanaklarının kısıtlı olmasıdır, başka da bir şey değil…
Yazıya ait görselde yer alan Tablonun sanatçısı: Medha Srivastava
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
25 Kasım 2022Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021