1915 yılına gelindiğinde, Ermeniler için büyük kıyım başlamıştır. Osmanlı hükümetince tutuklu listesine alınan 214 Ermeni aydın içinde, tek kadın olarak Zabel Yesayan vardır. Genç yazar, bunun üzerine İstanbul’da bir hastanede üç ay saklanır. Daha sonra bir söylentiye göre, dantelci kadın kılığında Bulgaristan’a kaçar.
Ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmamak lazım.
Kıvılcımları harlamak gerek ki, bizi boğan bu karanlık,
Dağılsın.
ZabelYesayan
Yazar, gazeteci, sosyalist, feminist, öğretmen, mücadeleci, dirençli bir Ermeni kadın Zabel Yesayan. Türkiye, onu 2005 yılında tanımaya başlıyor. Üstelik, ömrünün çoğunu bu topraklarda geçiren, böylesi bir aydın kadın. Parisliler, Zabel Yesayan ismini bir sokağa verirken, bizde neredeyse yüz yıl yok sayılmış.
Üsküdar’da doğmuş Zabel, 1878 yılında. Eğitimi ve dünya görüşünün oluşmasında babasının etkisi çok büyük. Anne hasta olduğu için, daha çok baba ilgilenmiş kızıyla. İçinde bulunduğu toplumun sorunlarına hiçbir zaman yabancı kalmayacak olan Yesayan yazma eylemini ömrünün sonuna kadar sürdürecektir. Yazma konusunda fikir almak amacıyla, dönemin önemli bir yazarı Sırpuhi Düsap’ın evine gider. Yazarlık hayallerinden bahseder, yol göstermesini ister. Sırpuhi Düsap ona şöyle bir öğütte bulunur: “Bu yolda defne yapraklarından çok uçurumlar vardır. Bizim toplumumuz, bir kadının isim yapmasına izin verme konusunda henüz hazır değil. Bu engeli aşabilmek için ortalamanın çok üstüne çıkmak gerekir. Bir erkek ortalama bir yazar olabilir, ama bir kadın olamaz.”
Zabel, yalnız ortalama bir yazar değil aynı zamanda üstün bir mücadeleci kadın olmuştur.
Zabel Yesayan, 22 yaşına geldiğinde ressam Dikran Yesayan’la evlenir. Hrant ve Sofi isimlerinde iki çocuğu olur. Zabel, yeteneklerinin yanı sıra ilk ve tek olma hallerini şahsında taşır. Üniversiteye giden ilk Ermeni kız olduğu söylenir. 1909’ da vuku bulan, Adana’daki Ermeni katliamını anlatan ilk ve tek edebi roman Zabel’e aittir.
Şimdi sizlere Ermeni katliamlarından kısaca söz edeyim.
Tarihte, Osmanlılar tarafından, Ermeniler üzerinde uygulanan katliamların ilk olarak 1892-1894 yılları arasında olduğu yazılıdır. Devamında 1909 tarihli Adana’daki katliam. En ağırı 1915 yılında tüm Anadolu’ya yayılan soykırım.
Adana’daki katliamın nedenlerinden biri olarak 1908 yılında ilan edilen meşrutiyet gösterilir. İstanbul’da meşrutiyet ilanı duyurulunca, Ermeniler kutlamak için sokaklara dökülür. Aralarında Türkler de var ama Ermenilerin kutlaması göze batar. Bir de o yıllarda Adana’da (Ermeniler Kilikya diyor) büyük bir zenginleşme söz konusu; toprak verimli, ürün bol. Ermenilerin ticarette öne öne çıkması, orada yaşayan bir kısım Müslüman kesimin tepkisini çekiyor. Öteden beri gelen ırkçılık söylemi ile Ermeni çeteleri oluşunca, çatışma başlıyor. Bu çetelere ve halka orantısız güç kullanılarak büyük katliam yapılıyor. Onlarca kilise, okul, binlerce ev ve daha birçok mülk kullanılamaz hale geliyor. Ölen Ermenilerin sayısı 35 bin olarak tahmin ediliyor.
1915 yılına gelindiğinde, Ermeniler için büyük kıyım başlamıştır. Osmanlı hükümetince tutuklu listesine alınan 214 Ermeni aydın içinde, tek kadın olarak Zabel Yesayan vardır. Genç yazar, bunun üzerine İstanbul’da bir hastanede üç ay saklanır. Daha sonra bir söylentiye göre, dantelci kadın kılığında Bulgaristan’a kaçar.
Şimdi biraz da, Zabel Yesayan’ı edebi yönden tanıyalım. İlk şiiri, Dzağig (çiçek) isimli dergide yayınlanan Zabel, her zaman dünyanın çiçek dolu bahçe olması özleminde olacak, bunun için tüm hayatını adayacaktı. Fakat yaşamı boyunca, o kadar çok acı olaylara rastlayacaktır ki, bırakın çiçekli bahçeyi, çorak bahçeler soydaşlarının kanıyla sulanacaktı.
Zabel, 1909 da katliam sonrası Adana’daki izlenimlerini, yetim çocukları, dul kadınları ve daha birçok hazin olayları kitap halinde yazar. Romanlaştırır daha doğrusu. Bu roman, Yıkıntılar Arasında adıyla yayınlanır. Yapıtta katliamın boyutunu şu acı sözlerle gözler önüne serer: Ne bu anlatılanlar, ne o küller içinde debelenen Ermeniler, ne dehşetin sarhoşluğunu üzerinden atamamış, gözlerinde acı ve şaşkınlık okunan çocuklar, ne de kayıplarının acısıyla kıvranan dullar…Bunların hiçbiri yetmez o cehennem günlerinde Adana’da yaşananların karanlık ve gerçek derinliğini tam olarak kavramamıza.”
Zabel kitap yazmakla da yetinmez, yetim çocuklar için yardım toplamaya gider. Bakü, Kafkasya, Beyrut, Mısır gibi ülkeleri dolaşır. Paris’te iken Erivan‘dan öğretmenlik teklifi alır. Bu teklife çok sevinir, misyonunu gerçekleştirmek için eline geçen fırsatı kaçırmaz. Erivan’a gider, orada bir süre öğretmenlik yapar. Bir ara Taşnaksutyun Partisi’ne üye olur. Partinin sosyalist söylemden uzaklaştığı düşüncesiyle istifa eder.
Zabel, Sait Faik gibi, “yazmazsam çıldırırım“ diyerek sürekli yazacaktır. Onca faaliyetlerin içine, sayısız gazete dergi yazısı ve kitaplar sığdıracaktır. Ezilen zulme uğrayan bir halkın kızıdır Zabel. Mücadelesinde edebiyatın önemini şu sözlerle vurgular: ”Edebiyatı, dört bir yana dağılmış halkımızı bir arada tutacak en güçlü bağ olarak görmenin ve buna hareket etmenin zamanı geldi.”
Zabel başka bir bağlayıcı güç olarak Sovyet sistemini görür. Bu ülkedeki sosyo-ekonomik gelişmeleri över.
Zabel Yesayan’ın şu eserleri geç de olsa Türkçeye çevrilmiştir: Silahtarın Bahçeleri, Yıkıntılar Arasında, Son Kadeh, Meliha Nuri Hanım, Sürgün Ruhum, Bekleme Odasında.
Burada Meliha Nuri Hanım romanına çok kısa değinmek isterim. Romanın ana karakterlerinden hemşire Meliha Nuri Hanım, Ermenilerin çektiği yaşadığı işkencelere karşı duyarsızdır. Eğer acı çeken bir Türk ise üzülür, yardımcı olmak ister, fakat Ermeni’yse umurunda olmaz. Kitap, günümüzde tuzu kuru insanların içi boş milliyetçiliğini, kayıtsızlığını ve acımasızlığını en iyi anlatan romanlardan biridir diyebilirim.
Henüz Türkçeye çevrilmemiş romanı Ateşten Gömlek çağdaşı Halide Edip’in romanıyla aynı adı taşır. Ancak tersten okunması yönünde tavsiye edilir. Yine Türkçeye çevrilmeyi bekleyen Halkımın Son Nefesi, Son Kase, Murad’ın Yolculuğu isimli kitapları da mevcuttur. Bunlarla kalmaz anlatacaklarımız. Ne kitapları ne de yaşadıkları.
Zabel Yesayan eserlerinde çoğunlukla Ermeni soykırımını ve kadının özgürleşmesi konularını işler. Kadın erkek eşitliği için çalışmalar yapar, birçok derneğe üye olur. Toplumsal barışın inşası için, farklı etnik grupların temsilcilerinin bir araya geldiği bir organizasyonun kurulmasına çalışır.
1937’de Stalin kovuşturmaları sırasında tutuklanıp Sibirya’ya sürüldü. Ölüm tarihi ve yeri kesin olarak bilinememekle birlikte 1937 yılı kabul edlilir. Öldüğünde 65 yaşındadır. Ömrünü halkı için feda eden, emek veren Zabel Yesayan’ın Ermeni camiasında çok önemli bir yeri vardır. Yalnız Ermeni camiası mı? Tüm dünya kadınları için Zabel Yesayan bir ışıktır.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1- Pelin Batu,Hayatın Seyrini Değiştiren Kadınlar, İnkılap Kitapevi.
2- FeryalSaygılıgil, Kadınlar Hep Vardı, Dipnot Yayınları
3- www.yesayan salonu.
Yazarın Dİğer Yazıları
Tanrıça Demeter ve Akbelen
6 Ağustos 2023Örgütlü Mücadelenin Gücü
23 Mart 2023Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
4 Mart 2023Deprem!
19 Şubat 2023Serol Teber
25 Ocak 2023Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
9 Ekim 2022Spartaküs ve Zenci İSyanı
27 Mayıs 2022Rıza Şehri
29 Nisan 2022Baharın Mitosları
28 Mart 2022cam tavan etkisi
3 Mart 2022Mitoloji öğretiyor
23 Şubat 2022Yunus Emre
31 Ekim 2021Halide Edip Adıvar
8 Ağustos 2021Özgürlük (2)
17 Temmuz 2021Özgürlük -1
29 Haziran 2021Yalnızlık ve halleri
16 Haziran 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
16 Mayıs 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
27 Nisan 2021Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
11 Nisan 2021