Tarihin tüm dönemlerinde gördüğümüz bir gerçek var ki, o da kadınların kurtuluşunun ancak ve ancak kendi elleriyle gerçekleşebildiği. Tıpkı halkların da kendi özgürlüklerini ancak kendilerinin elde edebileceği gibi.
Tarih boyunca savaşlar büyük yıkımlar yaratmıştır. Kentler bombalanmış, kütüphaneler yakılmış. İnsanlar yaşam alanlarından zorla uzaklaştırılmıştır. Her savaş sonrasında, hayatlar yıkılır, yaşamlar parça parça olur ama sonunda değişen yaşamlar içinde bir şekilde de olsa konumlanır insanlar. Sorun şu ki, insanlığın yarısı olan kadınlar hep kaybeder. İlmek ilmek dokuyarak, kanla, canla, emekle hatta zaman zaman yaşamlarına mal olarak elde ettikleri haklarını kaybeder kadınlar. Tıpkı bugün Afganistan’da olduğu gibi.
Tarihi anlardan geçiyoruz. Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirmesi de onlardan biri. Taliban’ın Kabil’e girmesi üzerine Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı partisi adına yaptığı açıklamada Taliban’ı Anti-emperyalist bir güç olarak konumlandırıp Afganistan’ın bağımsızlığını sağlama yönünde uluslararası alanda meşru bir güç olarak kabul görüldüğünü ifade etti. Bunun üzerine bağımsızlığı sorguladım zihnimde. Özgürlük… Peki, kimin özgürlüğü. Bir cinsin özgürlüğü mü yoksa bir ulusu oluşturan kadın ve erkeklerden oluşan tüm cinslerin özgürlüğü mü? Kadınların özgür olmadığı yerde özgürlüklerden bahsetmek ne denli eksik, ne denli tek yönlü ne denli sığ bir düşüncedir.
Kadın ve kız çocuklarının süreç içinde nasıl kapatıldığını bize kare kare gösteren Yemenli sanatçı Boushra Almutawakel’in ‘Yokoluş’ isimli çalışmasını bilenler vardır. Kadını Burkaların ardına hapsetmek demek, kadını ve kadına dair ne varsa toplumdan silmek demektir. Ne acıdır ki, Taliban’ın Kabil’e girmesinin hemen ardından duvarlardaki kadın fotoğraflarının üzerleri boyandı hemen çarçabuk. Bizim ülkemizde de bir benzeri olmuyor mu? LGBT hareketine karşı, gökkuşağı renklerine boyanmış merdivenleri ve duvarları boyuyorlar. Sanıyorlar ki, duvardaki renkler kapatılınca zihinlerdeki imge ve düşünceler de gidecek. Evet elbette gitmeyecek ama birileri acı çekecek. Birilerinin yaşamları Cahiliye dönemine gerileyecek. Birilerinin hayalleri yarım kalacak ve o birileri çoğunlukla hep kadınlar olacak.
Taliban Kabil’e girer girmez, kadınların yaşamlarına müdahale edilmeyeceğini, okullarda eğitim almaya devam edeceklerini, sadece burka giyme zorunluluğu getirdiğini açıkladı. Ve üzerinden 48 saat geçer geçmez %56’sını kadınların oluşturduğu 11.000 öğrencili Herat Üniversitesi’ne alınmadı kadınlar. The Sun'ın Taliban kaynaklarına dayandırdığı bilgiye göre 15 yaş üzeri kız çocuklarının ve 45 yaş altı dul kadınların kendi savaşçılarına “hediye” olarak verilmesini istedi. Bunun üzerine; Kayseri'deki Afgan Mülteciler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'nden Zakira Hekmat, Afganistan'da kadınların "Bizi Taliban götürmesin, bu ölüm daha şereflidir" diyerek intihar ettiklerini bildirdi.
1990’lı yıllarda Taliban iktidara geldiğinde kadınların özgürlüklerini nasıl ortadan kaldırdığına dair hikâyelerle büyüyen kadınlar, şimdilerde haklı bir endişenin içindeler. Taliban’ın Kabil’i işgal etmesiyle gözyaşları içinde bir video çekerek "Afganlı olduğumuz için sayılmıyoruz. Tarihte yavaş yavaş öleceğiz" diyen genç kadın bir tarafta, kendisinin peşine düşeceklerini ve öldüreceklerini söylerken "oturdum ve gelmelerini bekliyorum", diyen Afganistan’ın ilk kadın belediye başkanı Zarifa Ghafari diğer tarafta.
Haksızlar mı?
1996 yılında Taliban Kabil’i işgal ettikten sonra, burkaların altından vücutlarının azıcık bir bölümü gözüküyor diye, sokak ortasında kırbaçlamadı mı kadınları? Oje sürdüğü için parmak uçları kesilmedi mi kadınların, burkalar altına hapsedilip eğitimden uzaklaştırılan, cinsel taciz ve tecavüze uğrayan, 15 yaşında çocuklar tarafından sokak ortasında dövülen, toplum içinde gülmeleri yasaklanan Afgan kadınları değil miydi?
2000’li yıllara gelindiğinde ve Taliban ABD’nin işgali sonrasında güç kaybetmeye başladığında ancak okulların kapıları açıldı kadınlara. Son 20 yılda birçok alanda kazanımlar elde etti kadınlar. İş sahibi olabiliyor, orduda yer alıyor ve hatta milletvekili seçilebiliyorlardı. Bununla birlikte Dünya Bankası verilerine göre Afganistan’da kadın okuryazarlık oranı halen % 30 civarında. Kadına şiddetin en fazla olduğu ülkelerden biri Afganistan ki, 2011 yılında dünyada kadınlar için en tehlikeli yer olarak ilan edilmesi de bunun bir göstergesi. Ama buna rağmen kadınların hak mücadelesi adına çalışmalar sürüyor, kadınlar birçok ülkede olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele ediyor ve en azından ülkelerinin geleceğinde söz sahibi olmak için çabalıyorlardı. 2003'te kadınların hakları Anayasa'da güvence altına alınırken, Kadına şiddetin %87 oranında olduğu ülkede, 2009'da Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele kanunu getirilmişti.
Peki ya şimdi?
Ferhunde Melikzade 2015 yılında bir türbenin önünde muska satan bir adamla tartışmaya girmiş, adam onun Kur’an’ı yaktığını iddia etmişti. İddialar üzerine kalabalık toplanmış ve kadını linç etmiş, hunharca döverek bir de üzerinden araba ile geçmiş ve kadını diri diri yakmıştı. Polis bu esnada olanları izliyordu. O zamanlar Taliban Kabil’i işgal etmemişti.
2019 yılında ülkesindeki kız çocuklarının okula gönderilmesi fikrini savunan kadın hakları savunucusu Mena Mangal sokak ortasında vurulduğunda da Taliban Kabil’i işgal etmemişti.
Afganlı kadınlar yıllardır acı ile terbiye ediliyorlar gerek ülke içinde, gerekse türlü nedenlerle ülkelerinden göç ettiklerinde. Hale Gönültaş’ın çok yakın zamanda Afganlı kadın mültecilerle yaptığı görüşmeden öğrendik, kadınların göç yoluna çıkmadan önce hamileliği önleyici 3 aylık iğne olarak yola koyulduklarını. Göçmen kaçakçılarının tecavüzüne uğrayacaklarına o kadar eminler ki, bari hiç olmazsa hamile kalmayalım diyor ve tecavüz sonrası hamile kalmadıklarına seviniyor kadınlar.
Amerika, sözde özgürlükleri, demokrasiyi ve kadınları kurtarmak için girmişti Afganistan’a. Tarihin tüm dönemlerinde gördüğümüz bir gerçek var ki, o da kadınların kurtuluşunun ancak ve ancak kendi elleriyle gerçekleşebildiği. Tıpkı halkların da kendi özgürlüklerini ancak kendilerinin elde edebileceği gibi.
Afganlı kadınlar için sürecin bundan sonra çok daha zor olacağı aşikar. “Kadınlara şeriat hukuku içinde gereken saygıyı göstereceğiz” diyen Taliban iktidarında, çok acılar çekeceklerini bildiğim Afganlı kadın kardeşlerimin acılarını ve endişelerini yüreğimin en derinlerinde hissederken, geleceğe dair umudu gene kendi elleriyle yeşerteceklerini bildiğim Afganlı kadınları, İran İslam Cumhuriyeti’nin baskısına maruz kalan kadın aktivistler tarafından yazılmış. “Eşitlik İçin Kadın Marşı” ile selamlıyorum.
“Tenimdeki yara izinden yeniden çiçekleneceğim.
Çünkü ben varım ben kadınım.
Ellerimizi ve sesimizi birleştirirsek birlikte yürürsek hayatta kalacağız.
Dayanışma ve kız kardeşlikle yeni bir dünya eşit bir dünya kuracağız.
Daha iyi ve mutlu bir dünya.
Ne taşlanmak ne ağaçlara asılmak ne gözyaşı ne utanç bizi yıldıracak.
Daha iyi ve farklı bir dünya kuracağız.”
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
25 Kasım 2022Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021