Tamer Karadağlı Türkiyeli izleyiciler tarafından kültürel kodlarımızın bir tezahürü olan taş fırın erkeği tiplemesi ile akıllarda kalmış bir sanatçıdır. Yaşanan böylesi bir olayda, taş fırın erkek kimliğinden soyunup sanatçı kimliğine saygı duyacak şekilde bir açıklama yapsaydı inanın şu an eleştirildiği kitleler tarafından da takdir ediliyor olurdu.
Bir kadın düşünün yetenekli ve eğitimli. Ayrıca çalışıyor ve emeğinin karşısında da bir ödül kazanıyor. Ödül törenini sanat hayatının ve doğal olarak kariyerinin en mutlu anlarından biri olarak hatırlayacakken, kadın bir anda “terörist sempatizanı” ilan ediliyor. Sosyal medya kalemşörleri hemen kuşanıyorlar klavyeden kılıçlarını ve başlıyorlar vuruşmaya.
Yer : Bir ödül töreni
Ödülü veren : Sanatçı olarak tanınıyor
Ödülü alan : Bir kadın
Ödülü veren : Bir erkek
Nihal Yalçın ödülünü almak için sahneye davet ediliyor. Kadın heyecandan ödülünü almadan direkt konuşmasına başlıyor. 3,7 dakikalık konuşma esnasında sıkıldığını beden diliyle gayet net ve hatta görece komik ve itici bir şekilde ifade eden Tamer Karadağlı tarafından konuşması kesiliyor ve ödülü eline tutuşturuluyor. Ondan sonrası kızıl kıyamet…
Bir tarafta Tamer Karadağlıyı yedirmeyiz diyenler, bir tarafta Nihal Yalçın'ı savunanlar. Bir tarafta erkek, bir tarafta kadınlar. Ah şu feministler diye başlayanlar, Nihal Yalçın’ın sosyal platformdaki sayfalarını karıştırıp HDP ve Selahattin Demirtaş’a destek verdiği mesajları yayınlayarak onu “terörist sevici” ilan edenler…
Tamer Karadağlı ne yaptı ki adamcağız, “iyi niyetle” kadına ödülünü hatırlattı. Ah! bu kadınlar... İşte bütün meselemiz de buradan çıkıyor zaten. Erkeklerin bu “iyi niyetleri. “ diyenler. Aşağıdaki sözüm sizedir:
Konuşma sırasında Tamer Karadağlı tarafından Nihal Yalçın’ın konuşmasına yapılan bariz bir müdahale var apaçık görülüyor. Üstüne Tamer Karadağlı Yalçın’ı alkışlamaya başlayınca salondakiler alkışlıyor, bu da oldukça net bir şekilde konuşmacının susturulması anlamına geliyor. Nihal Yalçın tabi ki susmayarak en doğrusunu yapıyor, çünkü söyleyecek sözü var kadının. Akabinde Tamer Karadağlı bir alkışlama hamlesi daha yapıyor ama salon bu sefer alkışa eşlik etmiyor. "Ben hiçbir terbiyesizlik yapmadım. Dönüp bana 'sus mu diyorsun' dedi. Ben de hayır ödülünüzü alın onunla konuşun dedim. Çünkü zafer konuşmaları ödülle yapılır. Diye açıklama getiriyor Tamer Karadağlı. İşte asıl sorun da onun ve diğerlerinin görmezden geldiği, erkeklerin her zaman ve her yerde her konuya dair fikirlerinin olup kendi fikirlerinin doğru olduğunu düşünmeleri. “Ödülünüzü alıp, havaya kaldırıp konuşun” diyor Karadağlı. Da neden? Efendim, ödül konuşmalarının bir formatı vardır belli saniyede konuşulur vs. Bu bana kimin doğrusu, neyin standardı sözlerinden ziyade erkeğin her şeye müdahale etme hakkını kendinde görmesini sorgulatıyor.
Diyojeni bilmeyen yoktur. Kinik felsefesinin öncüsü ünlü filozoftur. Sinop'ta doğmuş Korint'de ölmüştür. Sinoplu Diyojen ve Kinik Diyojen olarak da bilinmektedir. Hayatının bir döneminde korsanlar tarafından kaçırılarak Korint kentine getirilir. Korint’e gelen Büyük İskender, Diyojen’i ziyaret etmiş ve bir dileği olup olmadığını sormuştur. O ise bu soruya “Gölge etme başka ihsan istemem.” yanıtını vermiştir. Verdiği cevabın asıl hali işaret parmağıyla güneşi göstererek, "Benden bana veremeyeceğin şeyi esirgeme" şeklindedir.
“Sessizlik kadının kosmosudur” demiştir Sophokles. Erkeğin sözü üzerine söz söylemek haddine midir onun? Yaralanmış ya da ikincil planda kalmışsa erkek, bir de üstelik eleştirilere maruz kalıyorsa, kendini öncelemek isteyecektir. Çünkü o avcıdır, parçalayan ve tuttuğunu koparması gerekendir. Günümüzün tabiriyle ise toksik erkektir. Toksik erkeğin kendine biçilen rolleri vardır. Her durumda kendi iktidarını korumak ve eleştirel tutumlara karşı da saldırgan söylemlerle kendi durumunu normalleştirmek. İşte, Tamer Karadağlı aşağıdaki sözlerinden de anlaşılabileceği gibi toksik erkeklliğin en bariz örneklerinden biridir.
"… Kimin neyi savunduğu hangi partiye oy verdiğinin bir önemi yok. Burada sanattan bahsedildiği için ben sorgulamadan gittim Zaten hanımefendi HDP'yi ve Demirtaş'ı sahiplenen biriymiş. Hangi kadına ne düşmanlık yapmışım ben? Kadın düşmanlığı ne demek? Benim son oynadığım Savaşçı dizisindeki rolüm mü onu rahatsız etti."
Dönün yüzünüzü binlerce yıl öncesine Sappho denince ne gelir aklınıza? Dünyanın en önemli kadın ozanlarından olması mı, yoksa lezbiyenliği ve kadınları evlilikten soğutmaya çalışması mı? Aspasia deyince hemen Heteira (yüksek fahişe) dersiniz ama Perikles’in efsane konuşması Cenaze Söylevinin yazarı ve Sokrat’ın akıl hocası olduğu sonradan gelir aklınıza, Ya Hypathia, bilime yaptığı katkılarla dönemine ışık olarak, doğayı mantık, matematik ve deney ile açıklamaya çalışmıştır. Matematik ve astronomi ile ilgili kitaplar yazmıştır ama umurunuzda olmaz da, Hristiyanlığa karşı olan bir büyücü olmakla anımsarsınız onu. Kadın üretir, tarihe mal olmuş eserler bırakır ama tarihin maalesef cinsiyeti vardır ve eril tarih yazımı her ortamda kadını karalayarak başarısına gölge düşürmenin bir yolunu bulur.
Tamer Karadağlı Türkiyeli izleyiciler tarafından kültürel kodlarımızın bir tezahürü olan taş fırın erkeği tiplemesi ile akıllarda kalmış bir sanatçıdır. Yaşanan böylesi bir olayda, taş fırın erkek kimliğinden soyunup sanatçı kimliğine saygı duyacak şekilde bir açıklama yapsaydı inanın şu an eleştirildiği kitleler tarafından da takdir ediliyor olurdu. Ama o rolüne sadıktı, avcı kimliğini kuşandı ve ülkemizde en pirim yapan kavram olan Türk milliyetçiliğine soyundu. Yukarıdaki sözleriyle Nihal Yalçın'ı politik görüşleri üzerinden eleştirerek kendi savunmasını yaptı. Pervin Buldan ve Canan Kaftancıoğlu, Nihal Yalçına destek tweetleri attıkları için, Nihal Yalçın suçlandı ve sanatsal bir olay politik bir malzeme konusuna dönüştürüldü. Yetmedi, MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından aranılarak tebrik edildi. Akit gazetesi Nihal Yalçın'ın kıyafetinin üst kısmını buzlayarak ve tabi ki kadını tukaka ilan ederek, Tamer karadağlı'ya destek haberleri yayınladı. Karadağlı kendi tabiriyle Ödül törenlerinde 30 ve 45 saniye konuşulur. 3,5 dakika boyunca ben arkada tuzluk gibi durdum. Merhaba yok, teşekkürler yok." diyerek figüranlıktan sıyrılarak,başrol oyuncusu olmak istedi. Ama en önemlisi başarılı bir kadın, örselenmiş egosunu kurtarmak iisteyen toksik bir erkek tarafından hiç umarsızca toplumsal şiddetle karşı karşıya bırakıldı.
Kısaca bir kadın önemli başarı elde etti ve gene bir erkek bu başarıyı gölgelemeye çalıştı. Filmi konuşmalıydık. İstanbul sözleşmesi dedi Nihal Yalçın onu konuşmalıydık. Ama biz, bize ne yapacağımızı söylediği için eleştirilen bir adamın hem de sanatçı kimliğindeki bir adamın sırf kendini aklamak için bir kadını arenaya atmasını konuştuk.
Ama mutlu da olmadık da değil tabi, bazı şeyler değişmiyor gibi gözükürken bazı kadınlar oldukça fazla değişiyor. Ve bazı erkekler de bu değişimin gücüyle sersemleyip ilkel dürtüleriyle savaş dansı yapıyor ve oldukça da komik oluyorlar…
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Suçlu bulundu : İç Barışı Tehdit Eden Kadınlar!
25 Kasım 2022Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021