Eril AKP hükümeti kadınlara saldırdıkça, kadınlar güçlenip birleşiyor.

Nuray Kılıç

25 Nisan 2022
Eril AKP hükümeti kadınlara saldırdıkça, kadınlar güçlenip birleşiyor.

‘’Kadın haklarını savunmak kisvesi altında aile mevhumunu yok sayarak, aile yapısını parçalama’’ suçunun yazılı olduğu bir kanun maddesi varmış! Biz de 13 Nisan’da öğrendik. 

İstanbul Sözleşmesi’nin feshi ile başlayan, AK Parti Hükümeti’nin ve Partili Cumhurbaşkanı’nın kadınlara karşı mücadelesi devam ediyor. Evet, kadınlara karşı mücadelesi, çünkü bunun başka bir tanımlaması yok. 

İlk önce kazanılmış haklara ve İstanbul Sözleşmesi’ne göz diken Saray rejimi şimdi de 12 yıldan beri faaliyet gösteren Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri ’ne kapatma davası açtı. Dava sebebi 2016 yılında nafakasını ödemediği için hapis cezası alan bir vatandaşın yazdığı şikâyet dilekçesi ve yapılan sosyal medya paylaşımları. Hiçbir ihbar ve başvuruyu dikkate almayan hükümet, dilekçe konusu kadın savunması olunca hemen soruşturma açıyor. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yaptığı basın açıklamasının bir bölümünde;

“İddiaları odur ki, derneğimize yönelik yapılan muhtelif şikâyet dilekçeleri mahkemece kuvvetli suç şüphesi oluşturmuş. Söz konusu dilekçeler derneğimizin “kadın haklarını savunmak kisvesi altında aile mevhumunu yok sayarak aile yapısını parçaladığı” gibi somut hiçbir olguya dayanmayan yazılı başvurulardan oluşuyor. Ayrıca dosyada; dernek yöneticilerimize yönelik, davaya bile dönüşmemiş, suç oluşmamış soruşturmalar dâhil bir dizi kolluk kayıtları listelenmiş. Bu hukuksuz ve hiçbir dayanağı olmayan iddialarla bizlere suç uydurmaya çalışmak mevcut hukuk düzeni açısından bile içler acısıdır. Biz siyasi iktidarı, savcıları, mahkemeleri kadınlar lehine göreve çağırırken; onlar bu konunun muhataplarını böylesi içi boş davalarla hedef almayı tercih ediyorlar. Tüm kamuoyu bilir ki; bu coğrafyada Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun önünde eylem yapmadığı adliye yoktur. Bizim açımızdan bu dava da kadınların yaşam mücadelesinden, eşitlik ve özgürlük mücadelesinden ayrı değildir.

Kadınlar susturulamaz. Kadınların mücadelesi durdurulamaz. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğimize açılan bu davayı, yalnızca kendi mücadelemize yönelik bir saldırı olarak görmüyoruz. Bu saldırının tüm demokratik kamuoyuna yönelik bir saldırı olduğunu biliyoruz. Kadınları ve LGBTİQ+ları şiddet karşısında yalnız bırakmak pahasına İstanbul Sözleşmesi’nden imza çeken siyasi iktidarın; mücadele edenleri yıldırma çabası, ülkedeki nice hukuksuzluktan bağımsız değildir. Sanmasınlar ki bu hukuksuzluklara alışırız. Normalleştirmeyeceğiz, meşrulaştırmayacağız.”  sözlerine yer verildi.  

Bu ülkede günde en az bir kadın öldürülüyor. Kadınlara kıyım yapılan, şiddet uygulanan, kadınların cinsiyet ayrımına uğradığı bir toplumda, aile yapısını korumak için; devletin kadınları görmezden gelmesi, kadın platformlarını kapatması değil, kadınlar ile birlikte çözüm üretmesi gerekir. 

12 Nisan’da kadınlara uygulanan ayrımcılığın bir örneği bu kez Demirören Haber Ajansı’ndan geldi. DHA bünyesinde Samsun'da muhabirlik yapan Zeynep Irmak Öcal’ın iş sözleşmesi 'anne olduğu' gerekçesiyle feshedildi, ve işine son verildi. Kadınların çalışma hayatından koparılması değil, toplumsal cinsiyet rollerinden sıyrılmış, güvenceli ve tam zamanlı eşit işlere ihtiyacı var.

Bergen (Belgin Sarılmışer)  olarak tanınan ses sanatçısını öldüren Halis Serbest, Bergen’in hayatını konu alan ‘’Bergen’’ Film yapımcılarına “kişilik haklarına saldırı” bahanesiyle tazminat davası açtı. Öldürülen Bergen Belgin Sarılmışer ’in yaşam hakkı yok muydu? Onun bedelini kim ödeyecek?

1 Nisan’da İç İşleri Bakanlığı tarafından 81 İl Valiliğine Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Faaliyet Planı'nı içeren genelge gönderildi. Genelgede; 5 milyon erkeğe eğitim verilmesi, elektronik kelepçe sayısının 1.500’e çıkarılması, 5 milyon KADES uygulaması indirme sayısına ulaşılması, kadın konukevi sayısının arttırılması, 110 bin kolluk personeline eğitim verilmesi hedeflerine yer verildi. 

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen ve 6284 kanun maddesini uygulamayan AKP hükümeti genelgeler yayınlayarak kadına yönelik şiddet ile mücadele edeceğini düşünüyor. 

 Genelge yayınlandıktan sonra, 1 Nisan 15 Nisan tarihleri arasında on beş günde 16 kadın, erkekler tarafından öldürüldü.  

 1 Nisan’da Erzurum’un Horasan ilçesinde Hatice Karataş, evli olduğu erkek Yunus Karataş tarafından tabancayla vurularak öldürüldü. Fail ardından aynı silahla intihar etti.  

3 Nisan’da Balıkesir’in Susurluk ilçesinde yaşayan Bilge Akça evli olduğu erkek Fatih Akça tarafından ateşli silahla öldürüldü. Aynı olayda çocuklarından biri öldü, biri yaralandı. Bilge Akça daha önce failden şiddet gördüğü için şikâyetçi olduğu ve failin bir süre cezaevinde yattığı öğrenildi. 

3 Nisan’da İstanbul’un Esenyurt ilçesinde yaşayan Kader Gökçe, Alpaslan Çay isimli erkek tarafından metrobüsten zorla indirildikten sonra bir ara sokağa götürülüp ateşli silahla öldürüldü. Kader 14 Aralık’ta Alparslan Çay’dan güvenlik güçlerine şikâyetçi olmuştu. 

5 Nisan’da Elazığ’da yaşayan Zerif Doğan, kızı Gülay Doğan ve 10 yaşındaki Ali Tayyip Demirbağ, Pandemi sebebiyle cezaevinden izinli çıkan Fırat A. isimli erkek tarafından ateşli silahla öldürüldü. 

5 Nisan’da Adana’da yaşayan Şükriye Gür boşandığı erkek Ümit Sevinç tarafından “barışmak istemediği” bahanesiyle bıçaklanarak öldürüldü. 

5 Nisan’da Aydın’ın Söke ilçesinde yaşayan Esma Sedan , “boşanma davası açtığı” bahanesiyle evli olduğu erkek Nail Sedan tarafından öldürüldü.

7 Nisan’da İstanbul’un Şile ilçesinde Gözde Çelen, boşanma aşamasında olduğu erkek Mustafa Çelen tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

7 Nisan’da Sinop’un Boyabat ilçesinde yaşayan Zeynep Gıcık,  3 ay önce boşandığı eski eşi Birol Çaylak tarafından kemerle boğularak öldürüldü.

7 Nisan’da Şanlıurfa’da yaşayan Yasemin El Salih evinde elleri bağlı, boğazı kesilerek öldürülmüş olarak bulundu. 

8 Nisan’da Burdur’da yaşayan Nurcan Seçer, 6 aydır ayrı yaşadığı ve uzaklaştırma kararı aldırdığı Serhan Seçer isimli erkek tarafından ateşli silahla öldürüldü. 

8 Nisan’da Mardin’de yaşayan Emine Cebe, bir inşaatta şüpheli şekilde ölü bulundu. 

9 Nisan’da İstanbul Esenyurt’ta yaşayan Ceylan Kılıç, evinde başından silahla vurulmuş halde ölü olarak bulundu. İntihar ettiğini iddia eden evli olduğu erkek Kerim Kılıç tutuklandı.

10 Nisan’da Adana’da yaşayan Elif Göbelek , boşanma aşamasında olduğu ve uyuşturucu suçundan cezaevinde izinli çıkan eşi Murat Göbelek tarafından kucağında çocuk varken bıçaklanarak öldürüldü. 

14 Nisan’da Giresun’da İrem Kostakoğlu, eski sevgilisi Yunus Emre Albayrak tarafından tabancayla vurarak öldürüldü. İrem’i öldüren fail, intihar girişiminde bulunarak kendisini başından vurdu ve hastanede tedaviye alındı.

14 Nisan’da Konya’da yaşayan Remziye Tüysüz, boşandığı eşinde kalan 2 çocuğunu görmek için İzmir'e gittiği evde eski eşi Yalçın P. İsimli erkek tarafından öldürüldü.  

 TARİHTE GEÇEN HAFTA 

1 Nisan 1776 tarihinde Marie Sophie Germain doğdu. Matematikçi ve filozoftur.  Çocukluğundan itibaren aile ve toplum baskısına rağmen babasının kütüphanesinde bulunan kitaplar ve Legendre ve Gauss gibi ünlü matematikçiler ile gerçekleştirdiği mektuplaşmalar sayesinde matematik alanında eğitimini tamamladı. Elastiklik teori ‘sinin öncülerinden biri olarak konuyla ilgili yazdığı tez, kendisine Paris Academy of Sciences'tan büyük bir ödül kazandırdı. Kadın cinsiyetine olan önyargılar sebebi ile kariyerini matematik üzerinden yapamadı fakat bağımsız olarak hayatı boyunca matematik üzerine çalıştı. Kadın olduğu için bilimsel çalışmalarını uzun süre başka isimle yürütmek zorunda kaldı. Matematiğe yaptığı katkılarının hatırasına ölümünden 6 yıl sonra Göttingen Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Ölümünün yüzüncü yılında bir sokağa ve kız öğrenciler okuluna adı verildi. The Academy of Sciences her yıl The Sophie Germain Prize’ı, onun hatırasına verir. 

1 Nisan 1918 tarihinde Şair Nigâr Hanım (Nigar Binti Osman) 62 yaşında vefat etti. Doğu batı sentezi bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. Eğitimine Kadıköy’de madam Garos’un yatılı Fransız okulunda başladı. Bu okulda Fransızca, resim, el sanatları ve piyano çalmayı öğrenirken aynı zamanda da özel hocalardan Farsça ve Arapça dersler alıp, tam sekiz dil konuşan entelektüel bir kadın olarak eğitimini tamamlamıştır. Çocuk yaşında iken şiir yazmaya başladı. İlk kadın şairlerimizdendir. Osmanlı’da batılı manadaki ilk şiirlerin öncüsü olmuştur. Türk kadın şiirinin onunla başladığını söylenir. Birçok kadın şaire örnek teşkil etmiş, onlara cesaret vermiştir. Avrupai Türk edebiyatının bir kadın elinden çıkmış ilk şiir kitabı olan Efsus’u yayınlamıştır. Sadece Osmanlı topraklarında değil, yurtdışında da çok tanınan Nigar Hanımın, müzikle buluşmuş olan otuzun üzerinde 

güftesi vardır. 19. yüzyılda en çok eser veren kadın şairdir. Mehasin, Demet, Hanımlar Âlemi gibi mecmualarda yayınlan eserlerinde bir müddet “Üryan Kalp” mahlasını kullanmasının ardından, kendi ismiyle yazmaya devam etmiştir. Hanımlara mahsus gazetenin başyazarlığını da yapan Nigar Hanım, “Elem Teraneleri “ adını verdiği şiirlerinde içten bir stili benimseyerek, şiirdeki erkek söylemine son vermiştir. Nesri her zaman şiirlerinin gerisinde kalan şairin yirmi ciltten oluşan anı defteri, batı tarzındaki ilk günlük olma özelliğine sahiptir. “Bu defterlerle de hasbıhal etmezsem, çıldırırım.” diyen Nigar hanım hayatının otuz yılını, şu anda Aşiyan müzesinde saklanan günlüklerinde belgelemiştir. Bu anıların bir bölümü Hayatımın Hikâyesi adıyla 1956 yılında Ekin yayınevi tarafından kitaplaştırılmıştır. Ayrıca yazar Nazan Bekiroğlu’nun bu günlüklerden yola çıkarak, yazdığı bir kitap da mevcuttur.

Eserleri;  Efsûs I, Efsûs II, Niram, Aks-i Seda, Safahat-ı Kalb, Elhan-i Vatan,

4 Nisan 1928 tarihinde Maya Angelou dünyaya geldi. Gerçek adı Marguerite Ann Johnson’dur.  Hollywood’daki ilk kadın siyah yönetmendir. Afroamerikan yazar, şair, dansçı, aktris ve şarkıcı. Angelou, yedi tane otobiyografi, üç tane deneme, birkaç tane şiir kitabi yayınlamıştır. Ayrıca Maya Angelou’nun elli yıldan fazla bir süreyi kapsayan kariyerinde birçok oyun, film ve televizyon gösterisi bulunmaktadır. Düzinelerce ödül ve otuzdan fazla onursal doktora derecesi almıştır. Angelou kendi çocukluğunu ve yetişkinlik çağının ilk dönemlerini konu alan otobiyografileri ile tanınmaktadır. 

Başlıca eserleri Kafesteki Kuş Neden Şakır, Bilirim, Benim Adımla Toplanın, Kafesteki Kuşun Şarkısı, Annem ve Ben, Kızıma Mektuplar ve Bir Kadının Yüreği’dir.

4 Nisan 1913 tarihinde Kadınlar Dünyası dergisi yayın hayatına başladı ve 1921 yılına kadar varlığını sürdürdü. Fakat yayın hayatı boyunca iki kez uzun bir ara vermek zorunda kaldı. Bunlardan ilki birinci Dünya Savaşı, ikincisi ise Kurtuluş Savaşı sebebiyledir. 100. sayıya kadar günlük çıkan yayın 4 sayfaydı ve gazete niteliğindeydi. Sonrasında sayfa sayısı 16’ya çıkarıldı ve haftalık dergiye dönüştürüldü.

Baş sayfada isminin altında “Kadınlık, hukûk ve menâfi’ini müdâfa’a eder. Cuma’ertesi günleri neşr olunur musavver gazetedir” yazıyordu. Bu, içeriğin kadınlarla ilgili konularla sınırlı olmadığının bir duyurusuydu aslında. Aynı zamanda “Sahifemiz cins ve mezhebtefrîk etmeksizin muhterem Osmanlı hanımları asârına münhasırdır” denilerek hitap ettiği kitlede din ve cinsiyet ayırt etmediğini vurguluyordu.

Sahibi Nuriye Ulviye Mevlan idi. Amacını kadınların hayatlarının “bir maksada müteveccih olması” olarak açıklayan Kadınlar Dünyası, tüm yazı kadrosunun kadın olması ilkesi ile yayın hayatına başlamıştı: “Hukukumuz, hukuk-ı umumiye arasında tanınmadıkça, kadın-erkek her nevi mesaide iştirak kabul olunmadıkça, Kadınlar Dünyası sayfalarını erkeklere açamaz.”  Ayrıca, kadın haklarını savunan erkeklerin, kadınların seslerini duyuramadıkları yayınlarda yazmaları daha verimli olacaktı. Yazı kadrosunda Emine Seher Ali, Aziz Haydar, Mükerrem Belkıs, Yaşar Nezihe, Belkıs Şevket gibi isimler bulunuyordu.

6 Nisan1882 tarihinde Rose Schneiderman doğdu. Polonya doğumlu Amerikalı sosyalist ve feministtir. Kadın Sendikaları Birliği’nin (Women’s Trade Union League – WTUL) başkanlığı yapmıştır. İşçi sendikası liderlerinden biriydi. Fabrikalardaki güvensiz işyeri koşullarına dikkat çekti. Kadınlara oy hakkı veren 1917 New York eyaleti referandumunun geçmesi için çalıştı, kamuoyu oluşturdu. 

7 Nisan 1803 tarihinde Flora Tristan doğdu . Tam adı Flora Celestine Therese Henriette Tristan Moscoso'dur. Fransız yazar, sosyalist, işçi ve kadın hakları savunucusudur. Modern feminizmin kurucularından birisidir. Kendi manifestosunu yazan ve Avrupa'da kadının kendi yerini bulmasını sağlamış, tarih yazan bir kadındır.

"Baskı altında olan erkek, bir başkasını baskı altına alacaktır. Bu da karısıdır. Kadın bir proleterin proleteridir." diyerek erkeklerin başka bir rol dağılımını kabul etmek zorunda olduklarını vurgular. 

8 Nisan 1970 tarihinde Didem Madak doğdu. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Şiirleri Öküz, Ludingirra ve Sombahar dergilerinde yayımlandı. İlk kitabı olan Grapon Kâğıtları İnkılap Kitabevi Şiir Ödülü’nü kazandı. İstanbul Eczacılar Odasının avukatlığını yaptı ve aynı zamanda bir yandan da şiir çalışmalarına devam etti. 24 Temmuz 2011’de kanserden hayatını kaybetti. Yer yer kelime oyunlarına ve mizaha başvurarak incelikli bir dille yazdığı şiirlerinde kadın varoluşunun kederli ve karmaşık hallerini yansıtmıştır. 

11 Nisan 1930 tarihinde Sultanahmet meydanında Türk 

Kadınlar Birliği’nin ilk mitingi Büyük Kadın Mitingi yapıldı. Türk Kadınlar Birliği'nin düzenlediği mitingde, "kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması" kutlandı. İlk başta, Kadınlar Halk Fırkası adıyla 16 Haziran 1923’te, daha sonra (kadınların oy hakkı olmadığı gerekçesiyle dilekçeleri reddedildiğinden) Türk Kadınlar Birliği’ne dönüştürülerek 7 Şubat 1924’te dernek olarak faaliyete başladı. Kurucuları arasında Nezihe Muhiddin, Latife Bekir (Çeyrekbaşı) ve Sabiha Zekeriye’nin (Sertel) bulunduğu, Şükûfe Nihal’ın aktif üyeliğini yaptığı ve Latife Hanım tarafından desteklenen derneğin amacı, kadınların siyasal haklarını elde etmesi ve sosyal yaşama eşit katılımının sağlanmasıydı.

14 Nisan 1986 tarihinde Simone de Beauvoir 78 yaşında vefat etti. Asıl adı Simone Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand de Beauvoir’dur.  Fransız yazar ve feminist filozof, Roman, felsefe politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı ve gazetecidir. En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelemesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu İkinci Cins (Le Deuxieme Sexe) kitabıdır. Yazarın bu eseri 1949’da Fransa’da yayımlanmıştır. Freudcu yönleri ağır basan feminist bir varoluşçuluk göze çarpar. Varoluşçulukta olduğu gibi de Beauvoir temel prensip olarak var oluşun özden önce geldiğini kabul eder ve kadın doğulmaz kadın olunur prensibine ulaşır.

“Kadın doğulmaz, kadın olunur” İkinci Cinsiyet ’in odak noktasını oluşturur. Simone de Beauvoir böylece cinsiyet meselesini doğanın alanından çıkarıp kültürün ve tarihin alanına yerleştirirken, bir anlamda toplumsal cinsiyet tartışmasını da başlatmıştır. Bunu yaparken hem varoluşçuluk, fenomenoloji ve yapısalcı antropoloji gibi kendi çağdaşı olan düşünceleri hem de Hegel ve Marx gibi felsefe klasiklerini cinsiyet düzleminde yeniden okur. Beauvoir’a göre kadın, kendine has bir durum tarafından, tarih boyunca farklı koşullar altında yeniden üretilen Başkalık durumu tarafından belirlenmiştir: Kadın ile erkek arasında eşitsizlik vardır, kadın ikinci cinsiyettir ve hem bireysel hem de toplumsal bakımdan ezilmiştir. Bu durumun temelinde yatan öncesiz sonrasız kadınlık efsanesi, ataerkilliğin başlıca unsurlarındandır. Ataerkillik sadece kadını değil, erkeği de bu çerçevede üretir ve belirler. Öyleyse kadın ile erkek arasındaki eşitsiz ilişki kadının veya erkeğin doğasından kaynaklanmaz. Kadın ve erkek, doğal veya biyolojik belirlenimlerden ziyade tarihsel ve kültürel birer kurgudur. Öte yandan kadının ezilmişliği diğer ezilenlerin durumundan farklıdır. Kadınlar, aralarındaki farkları aşan ve kapsayan kadınlık durumunun bilinciyle hareket etmezler. Öncesiz sonrasız kadınlık efsanesinin etkisi altında kadın içkinliğe hapsolmuş, adeta içkinlikle özdeşleşmiştir. Bu kavramsal çerçeveden hareketle Beauvoir, kadının özgürlüğü, ev içi emek, annelik, evlilik kurumu, kadın bedeninin tahakküm altına alınması gibi, feminist düşüncenin güncel meselelerine dokunan birçok konuyu tartışmaya açar. 

14 Nisan 1990’da Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tahsis ettiği Fener’deki binasında ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı. Kütüphanenin kurucu üyeleri, Füsun Akatlı, Jale Baysal, Aslı Mardin, Şirin Tekeli, FüsunYaraş’tı.

“Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi, kadınların, özenle korunmazsa yok olma ya da görünmezliğe mahkûm olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ortak belleklerini, yani tarihlerini koruma amacını güdüyor. Kadınların ortak belleği ya da tarihi kavramı, tarihte hep, yükseliş hâlinde olan bir kadın hareketiyle birlikte önem kazanmış, küllerinden dirilen Zümrüt-ü Anka (Phoenix) Kuşu misali, hareketin yükselişine koşut olarak dirilmiş ve kadınlar kazanımlarını koruyamamışlarsa yeniden unutulmuştur. Bu ‘makûs talihi’ kırmanın bir yolu, tarihimize kararlı bir biçimde sahip çıkmamız, onun izlerini, belgelerini, eserlerini bilinçle korumamızdan geçer. Bu birikimin sağlayacağı bilgi, kadınların haklarına kavuşmalarını sağlayacak olan savaşımın en önemli araçlarından biridir.” Şirin Tekeli-14 Nisan 1990

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Yağmacılar, soyguncular mı kadınlara ahlak dersi verecek?
    ''Saçımın rengiyle, rujumun rengiyle, saçımla, başörtümle, taktığımla, kurduğum cümlemle, üslubumla herhangi bir şeyle yargılanmadığım bir gelecek hayal ediyorum ve bu geleceği hayal etmekten asla ve asla vazgeçmiyorum” Ahlaklılık nedir, son…
  2. Kanayan Bir Yara Kadın Sığınma Evleri
    Yapılması gerekenler birkaç düzenleme neticesinde koordinasyonu sağlayarak, kadın sığınma evlerinin sayısının arttırılması, tedbir ve koruma kararlarının kadınların ihtiyaçları gözetilerek 6 ay veya süresiz olarak verilmesi, çocuklu kadınlar için sağlanan sosyo-ekonomik…
  3. Kadınlara değil, katillere barikat!
    Feminist Gece Yürüyüşü’nün 20.si barikatlara ve polisin Cihangir’e çıkan tüm yolları kapatmasına rağmen yapıldı. Tüm engellemelere rağmen binlerce kadın Cihangir’deydi. Katledilen kadınların öfkelerini giyinerek gelmişlerdi kadınlar, yoksulluğa, savaşa hayır, homofobiye,…
  4. Mücadele dolu 365 günün ardından…
    2021 yılında da kadınlar için sokaklar güvensiz hale getirilmeye çalışıldı. Yolda yürürken tanımadıkları erkekler tarafından yumruklandı, dövüldü. Buna rağmen kadınlar, meydanları daha güçlü, daha kalabalık doldurmaya devam ettiler.  2021 yılında…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…