Rıza Şehri

Gülüzar Özev

29 Nisan 2022
Rıza Şehri

''Rıza Şehri’nde ortak paylaşım vardır. Kimse ihtiyacından fazlasını almaz. Zengin fakir ayrımı yoktur. Kapılar kilitlenmez, para kullanılmaz. Paranın yerine değiş tokuş esastır. Birlikte üretilir, birlikte tüketilir.''

Her yerde ve hep birlikte 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutlayacağız. 

Bu yazıda, 1 Mayıslara gelene kadar insanlık ne yapmış, nasıl mücadele vermiş kısaca onu anlatacağım. Okuyucumla beraber tarihsel bir yolculuğa çıkacağım yani. Hadi kolay okumalar olsun diyelim.

Rıza almak  deyimi: Kimseyi kırmamak dileğiyle, gönül hoşluğu üzerine söylenen bir deyimdir.  Alevi öğretisinde  Rıza Şehri demek, bir şehirde yaşayanların hakça bir yaşam sürdürmesi demektir. Kökleri çok eskilere, asırlar öncesine dayanır.  Rıza Şehri’nde ortak paylaşım vardır. Kimse ihtiyacından fazlasını almaz. Zengin fakir ayrımı yoktur. Kapılar kilitlenmez, para kullanılmaz. Paranın yerine değiş tokuş esastır. Birlikte üretilir,  birlikte tüketilir. 

PLATON  İDEAL DEVLET/ FARABİ FAZİLET ŞEHRİ 

Rıza Şehri’ne ulaşmak için pratikte çok bedeller ödenmiş, teoride çok kafa yorulmuştur. Özde aynı anlamı olsa da kavram olarak çok değişik isimler almıştır. Örneğin, İdeal devlet  kavramına,  Platon’un “devlet” isimli kitabında rastlarız.  Sokrates’in  ( M.Ö 469-399) düşüncelerinin temel alındığı yapıtta,  yöneticinin erdemli, akıllı, ileri görüşlü zeki olmasından bahsedilir. Felsefe, matematik, mantık gibi ilimleri bilmeli, duyguculuğa yer vermemeli, adaletli olmalıdır. Bekçi denilen kişiler ülkeyi korurken işçilerden, çiftçilerden zanaatkârlardan oluşan kesim üreterek yöneticileri beslemelidir. Bu toplumda kadınlar da birtakım haklara sahip olmalıdır. Mesela iş hayatının içinde olabilirler. Sokrates’in ima ettiği bu görüşler, 2500 yıl öncesinin toplumları için büyük bir ilerleme, bugün için ise demokrasinin temel taşları sayılırlar.  Ancak kitapta köle haklarından hiç söz edilmez.

Sizlere çok kısa anlattığım ideal devlet çözümlemesi, (Faryab-Afganistan doğumlu ve İran soylu) Farabi ‘de bir başka şekilde vücut bulur. 

 Farabi milattan sonra 872-950 yılları arasında yaşamıştır. Sokrates’le aralarında yaklaşık bin üç yüz yıl fark vardır. (Ne kadar az değil mi!) Bunca zaman farkına rağmen yönetimler hakkında söyledikleri birbiriyle benzeşir.  Farabi’nin kurguladığı yönetim biçiminde de erdemli yöneticiler vardır. Bu yöneticiler; “ Belleği güçlü, akıllı ince görüşlü, güzel konuşup öğrenmeye gönüllü olmalıdır. Yiyeceğe, içeceğe,  eğlenceye düşkün olmamalı, doğruluğu sevmelidirler”. (Orhan Hançerlioğlu, Düşünce Tarihi) Ancak bu şekilde mutlu toplumlara ulaşılır.

Farabi’nin düş dünyasından çok daha önce eyleme geçmiştir insanlık. Defalarca böyle bir şehrin kurulması için savaş verir. İşte bu hareketlerden, daha doğrusu başkaldırılardan birkaç örnek.

MAZDEKLER

 Milattan sonra 5. yüzyılda yaşayan Mazdekler (Mazdekîler), fazilet şehrinin yaratılması için ilk olarak harekete geçen halktır. Mazdekler,  Zerdüştî inancının kutsal kitabı olan Avesta’yı  kılavuz edinmişti. İsmini İranlı din adamı Mazdek’ten alan bu topluluk mutlu bir düzen kurmak için savaşmıştı. Öğretilerine göre; özel mülkiyet olmamalı, herkes ihtiyacı kadarını tüketmeli, hayvan eti yenmemeli hiçbir canlı öldürülmemelidir.  Evliliklerde kadın erkeğin tutsağı olmayıp özgür yaşamalıdır.  Bütün bu söylenenleri bir dönem hayata geçiren Mazdeklerin bu savları “erken komünizm” olarak değerlendirilmiştir.

Mazdeklerin hayata geçirdiği komünal yaşam, zamanın konjonktürüne uymamıştı. Marx’ın öğretisine ve Sosyalist Rusya’nın kurulmasına daha bin beş yüz yıl vardı. Dünyanın hiç bir yerinde sınıfsız bir toplum için gereken koşullar oluşmamıştı. Erken komünizm çabaları yok olmaya mahkûmdu. Nitekim Mazdek ve ona bağlı olan 12 bin kişi işkenceyle öldürüldü. Kaçabilenler, İran’ın Rey şehrine giderek saklandılar. Bir zaman sonra,  Mazdek’in sağ kalan eşi Hürremiye, bu düşünceyi ve hareketi yaymaya başladı. Tarihe adını Hürremiye öğretisi olarak yazdıran bu öğreti, bir kadının önderliğinde kurulan düşünce ve hareketin yayılışıdır. 

KARMATİLER 

Mazdekler’in uğradığı katliamdan yaklaşık 300 yıl sonra,  tarih sahnesine Karmatiler’in çıktığını görüyoruz. Karmati toplumunu oluşturanlar da yaşadıkları Ortadoğu coğrafyasında  aynı komünal düzeni istiyorlardı. Bu uğurda çok çaba verdiler, çok emek harcadılar. Yüz elli yıla yakın bir süre bu düzeni sağladılar. Bilimde, felsefede oldukça ileri seviyeye geldiler. Daha çocukluktan felsefe, kimya, astroloji, fıkıh, kelam eğitimi alıyorlar; çağlarına göre son derece uygar yaşıyorlardı. Ama Karmatiler’in sonu da kan ve gözyaşıyla biter. Sağ kalanlar gizli olarak, farklı isimler altında inançlarını yaymaya çalışırlar.

HALLACI MANSUR VE  SEYİT NESİMİ

Hallacı Mansur (858-922), yaşadığı hazin sonla aydınlanmanın, direncin simgesi bir şairdir. “Enel hak”,” ben Tanrıyım” dediği için asıldığı söylenir. Bu kısım, olayın magazinsel boyutudur. Oysa işin aslı ekonomik bir nedene dayılıdır.  İslam devleti yöneticileri Abbasilerin, köylüleri açlığa mahkûm etmesi ve bu haksızlıkla beraber zorbaca dini dayatmasıdır Hallacı Mansur’ları yaratan. 

 Bu olaydan beş yüz yıl sonra Seyit Nesimi ‘de, din adına yapılan haksızlıkları ve zulmü eleştirdiği için derisi yüzülecektir. 

Tarihe ismini yazdıran birçok önder acı talihten paylarını almıştır. Baba İshak, Baba İlyas, Bozoklu Celal, Şah Kulu, Kalender Çelebi…bu kişilerden sadece bir kaçıdır. Ne mutlu ki bu yüce insanları öldürtenlerin esamesi bile okunmazken bu güzel insanlar uygarlık yolunda hep anılacak, hep yaşayacaklardır.

ŞEYH BEDRETTİN, ŞAH İSMAİL

Gelelim insanlık yolculuğunda başka bir önemli adım olan Şeyh Bedrettin isyanına.  Osmanlı’da fetret devrinde **(1402 - 1413 ) yaşanan bir isyandır. İktidar boşluğundan yararlanılarak ortaya çıkan bir halk ayaklanmasıdır. Osmanlı’nın köylünün elinde ne var ne yok alması sonucu açlığa mahkûm olan koca bir kitlenin direncidir bu. İsyan başarıya ulaşır. Düşler kentinin kurulması yaklaşık üç yıl da olsa başarılır. Nazım’ın şiirinde olduğu gibi ortak yenilip ortak paylaşılır.

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için…”

 Ege ve Trakya bölgesinde yaşanan bu harekete, Şeyh Bedrettin’le beraber, Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa önderlik eder. İsyana sadece Türkmenler değil, Ermeni, Yahudi, Çerkez, Kürt, Sünni tüm etnik gruplar katılır. 

Aslında işin doğası gereği, tüm sınıfsal ayaklanmalarda toplumun her kesiminden insanlar yer alır.

Tıpkı Mazdekler ve Karmatiler gibi Şeyh Bedrettin hareketi de tarihsel koşullar nedeniyle bozguna uğratılır. Binlerce insan, kadın, çocuk, yaşlı demeden öldürülür.

Rıza Şehri düşüncesini yayan biri olarak kaynaklarda en çok kabul gören kişi Şah İsmail’dir.

Safevi devletinin (1501-1736) kurucusu Şah İsmail, İran ve çevre bölgeleri hükümranlığı altına almıştır. Bir diğer adı Hatayi olan Şah İsmail, Anadolu’da yaşayan Kızılbaşları siyasetine kazandırmak amacıyla bir plan yapar. Plana göre uzmanlar kurulu oluşturur. Kuruldan bir kitapçık hazırlamalarını ister. Hazırlanan kitapçık yalnız Kızılbaş halkını değil, ezilen tüm halkları cezbedecek maddeler içermelidir. 

Yazılmış olan risale, yukarıda saydığım iyi devlet, iyi yönetim, mutlu halk temelindedir. Zulüm altında açlık çeken topluluklara dağıtılan broşür olumlu tepkiler alır. Kitapçık sayesinde Şah İsmail  büyük bir taraftar toplar. Bu nedenle risale (kitapçık)“  Kızılbaşların ilk “komünist manifestosu” diye nitelenir.   

Bazı söylentilere göre, Rıza Şehri fikri İmam Cafer’e aittir. Aşağıda alıntıladığım söylence her ne kadar İmam Cafer Buyruğu kitabında yer alsa da, kaynağın Şah İsmail’e ait olduğu güçlü bir tezdir. 

RIZA ŞEHRİ SÖYLENCESİ

Hep Rıza Şehri dedim ya, nedir bu söylence? Fazla uzatmadan anlatayım. Sofu isimli bir adamın yolu Rıza Şehri’ne düşer. Şehirde gezerken karnı acıkır. Bir fırına girer. Ekmek alır para uzatır. Parayı gören fırıncı şaşırır. "Bu ne bu? Biz bunu kaldırmak için yıllarca uğraştık, büyük savaşlar verdik. Anlaşılan sen Rıza şehrinden değilsin. Dünyalı olmalısın”. Sofu’yu misafir ederler yedirir içirirler.  Adam şehirde kalmaya karar verir. Kısa zamanda sözlenir. Sözlüsüne bir bahçeden kopardığı narları hediye etmek ister. Ancak Rıza şehrinin güzel kızı kabul etmez bu hediyeyi. Sorgular Sofu’yu izin almadan çaldığı için narları. Ve çıkartılır Rıza Şehri’nden Sofu.

Bir deyiş yankılanır Pir Sultan’dan.

“Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi

Bu bir rıza lokmasıdır uymazsın demedim mi“

Rıza şehri nerede diye sormayın. Dedim ya sevgili okur, söylence…

ÜTOPYA DEVLET, GÜNEŞİN ÜLKESİ

Uzun bir yoldur Rıza Şehri’nin kurulması. Bizde hal böyle iken Batı’da felsefenin gelişmesi, Rönesans’ın yaşanmasıyla birlikte “İdeal Devlet” kavramı bu sefer “Ütopya Devlet’e dönüşür. Thomas More'un  hayal ettiği adada yaşayan insanlar, aynen Rıza Şehri’ndekiler gibi paraya değer vermezler. Ütopik şehirde kimse altı saatten fazla çalışmaz. Kalan zamanlarda dinlenir, uyur, sanatla, sosyal aktivitelerle vakit geçirir. Bu sözlerin benzerini yirminci yüzyılın İngiliz düşünürü Bertrand Russell “Aylaklığa Övgü” adlı kitabında yazmıştır.  Günümüzde bazı batı ülkelerinde,  daha az çalışma saatleri uygulanmaktadır. Yani gerek Fazilet Şehri’ne, gerekse Ütopik Şehir’e kısmen de olsa yaklaşılmıştır. Bu ülkelerde, gelir dağılımı arasındaki fark azalmış, herkes belli bir ekonomik düzeye ulaşmıştır. Diğer ülkelere göre sosyal refahı daha yüksektir bu ülkelerin.

Kısaca diyebiliriz ki;  dünün ütopyası bugünün gerçeğiyse, bugünün ütopyası yarının gerçeği niye olmasın!

Rıza Şehri, bu sefer “Güneşin Ülkesi” ismini alarak, İtalyan filozof Campanella’da hayal edilen imgeyi sürdürür. Güç, akıl, sevgi anlayışı doğrultusunda yeni bir kent kurgular. Kadınlar bu şehirde özgürdür. Özel mülkiyet kötülüklerin kaynağıdır. Bencilliği üzerinden atan kişi toplum yararını düşünür.  Fikirleri uğruna 27 yıl hapis yatan,  işkence gören Campanella, öldürülmekten canını zor kurtarmıştır. 

Alman felsefeci Karl Marks’a geldiğimizde de : “Özel mülkiyete gelir dayanır sorun. Ama bu sefer verilen cevap hayalin kurgulanması değil, akıl ve gerçekçiliktir.  Bilimsel sosyalizmdir yani. Yapıtın adı ise “Kapital’dir… Tüm insanlığın özgür mutlu bir topluma kavuşmasının kılavuzu bu kitaptır.

Bugün bizler sosyal güvenlikten, sağlık ve eğitim haklarımızdan ve dahi anayasal haklarımızdan söz edebiliyorsak bu bölümde adlarını saydığım sayamadığım, yiğit aydın savaşçılar sayesinde olmuştur. Kadının esas kurtuluşu ise günümüz sosyalist hareketin zaferi ile mümkün olur.  Bu zafer ise kadınlar olmaksızın sağlanamaz.

-----------------------------

 ** Fetret devri: Bunalım devridir. 1402 ile 1413 kadar geçen sürede Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında taht kavgaları çıkmıştır. Bu kavgadan dolayı oluşan kargaşaya “fetret dönemi” denmiştir.  

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Tanrıça Demeter ve Akbelen
    ''Doymak bilmeyen, en sonunda kendi etini yiyerek geberen Kral Ersiton şimdi Muğla Akbelen’de geziniyor. Zalimliğinden bir gram bile kaybetmeden. Akbelen halkı ormanını korumak için direniyor. Limak firması eli silahlı askerleri,…
  2. Örgütlü Mücadelenin Gücü
    ''Daha önce emekli olabilecekler için prim sayısı 5000 gündü.  Kanun taslağı böyle hazırlanmıştı. Ancak 6 Şubattaki büyük Güneydoğu depreminin sonrasında hükümet gün sayısını birden 5975 güne çıkarttı.'' Vatandaşın emeklilik geliri…
  3. Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
    İnsanlığın ilk eylemidir yürüyüş.  Dört ayak üstünde ilerleyen Homo erectusun,  ayağa kalkarak yürümesiyle başlar uygarlık yolculuğu. Antropolog Marvin Harris’in dediği gibi “ilkin ayak vardı”. Büyük göçün,  günümüzden iki milyon yıl…
  4. Deprem!
    Deprem!
    19 Şubat 2023
    Cellat kürsüde ikiyüzlüce konuşurken, müjde verircesine imar affı diye naralar atılırken, aslında sunulan halkın toplu cenaze namazı davetiyesiydi. İnsanlığının doğa olayları içinde en baş edemediği bir felakettir deprem. İlk çağlarda,…
  5. Serol Teber
    Serol Teber
    25 Ocak 2023
    ''Yeniçağ insanı sorunları kozmik güçlerin yardımıyla çözebileceğine inanıyor, rüya yorumları, fal baktırma, ruh çağırmayla ilgileniyor, bitkisel beslenmeye çalışıyor, arınma dansları yapıyor. Siyasete karşı ilgisiz. Yeşillikler içinde küçücük evinde sakin doğayla…
  6. Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
    Bugün İran’da Mahsa Amani’nin öldürülmesi birkaç vicdansız polisin işi değildir. Kanunlar, töreler, gelenekler, dikta rejimi ve ataerkil sistem işbirliği etmiştir. Tıpkı Medusa söylencesindeki gibi. Ama ne mutlu ki Mahsa Amani’nin…
  7. Spartaküs ve Zenci İSyanı
    ‘’Tanrı herkesi hür yarattı, doğa kimseyi köle yapmamıştır.’’ (Alkidamas) Köle ayaklanması denilince ilk akla gelen şüphesiz Spartaküs’tür. Roma dönemine ait olan bu köle isyanını herkes bilir de İslamiyet dönemine ait…
  8. Baharın Mitosları
    Baharın Mitosları
    28 Mart 2022
    Dünyanın birçok ülkesinde her yıl Newroz bayramı kutlanır. Bizim ülkemizde özellikle doğu illerinde baharın gelişini karşılamak için şenlikler, ritüeller yapılır. Newroz bahar bayramı olmakla beraber politik bir anlamda taşır. Nasıl taşımasın…
  9. cam tavan etkisi
    cam tavan etkisi
    3 Mart 2022
    “Cam ifadesi, engellerin açıkça görülemeyen ve aşılamayan niteliğini vurgulamaktadır. Cam tavan, görülmeyen azınlıkları ve kadınları, yetenekleri ve başarılarını göz önüne almadan şirketin üst basamaklarına çıkmaktan alıkoyan kırılmaz engel“ olarak tanımlanır.**…
  10. Mitoloji öğretiyor
    Mitoloji öğretiyor
    23 Şubat 2022
    Binlerce yıl öncesinden beri var olagelen, masallar, söylenceler, mitler bugün hala fırından yeni çıkmış sıcak ekmek tazeliğinde konuşuluyorsa  bir hikmeti vardır  bunun. Mitler yalnızca konuşuluyor mu..? Elbette hayır!  Yazılıyor çiziliyor,…
  11. Yunus Emre
    Yunus Emre
    31 Ekim 2021
    Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021 yılını Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli ve Ahi Evran yılı ilan etti. Yunus Emre’nin vefatının 700. yılı, Hacı Bektaş Veli’nin vefatının…
  12. Halide Edip Adıvar
    Halide Edip Adıvar
    8 Ağustos 2021
    “Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp parlak bir sabah yaratacağız. Yalnız ışık geldiği vakit gözümüzü güneşe karanlığı gören baykuşlar gibi…
  13. Özgürlük (2)
    Özgürlük (2)
    17 Temmuz 2021
    Her sistem kendi insanını yaratır. Tüm kurumların örtük faaliyetleriyle, bireyin toplumsal mekanizmaya uygun davranış göstermesi sağlanır. Televizyon, basın, eğitim kurumları, kişinin  başka bir dünya mümkündür şeklinde  düşünmesini istemez. Hem üst…
  14. Özgürlük -1
    Özgürlük -1
    29 Haziran 2021
    “Özgürlük nedir” diye yoldan geçen herhangi bir kimseye sorsanız, muhtemelen şöyle söyleyecektir: “İstediğim zaman istediğim yere gidebilmek.” Kimilerince bu kadar kolay, bu kadar basit algılanır özgürlük. Oysa bu sözcük için insanlık çok mücadele vermiş, çok kan dökülmüştür.   ÖZGÜRLÜK    (1)…
  15. Yalnızlık ve halleri
    Yalnızlık ve halleri
    16 Haziran 2021
    Yalnızlık kimine göre aman çok iyi, kimine göre aman bıktım halleri. Çok iyi diyen de var yalnızlık için, çok kötü diyen de. Cenneti kimilerinin,  kimlerinse cehennemi. Yani bilmeyen yok, yalnızlığın…
  16. Zabel Yeseyan
    Zabel Yeseyan
    3 Haziran 2021
    1915 yılına gelindiğinde, Ermeniler için büyük kıyım başlamıştır. Osmanlı hükümetince tutuklu listesine alınan 214 Ermeni aydın içinde, tek kadın olarak Zabel Yesayan vardır. Genç yazar, bunun üzerine İstanbul’da bir hastanede…
  17. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
    Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde ilk kez Rum Kadınları, Kypseli isimli kadın dergisi çıkarır. Editörü Efrosini Samarcidis‘dir. 1845 yılında İstanbul’da Rumca yayınlanan  Kypseli dergisi, 34 sayı çıkartılır.   “Şurasını iyi bilmek gerekir ki, ne…
  18. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
    ''Bu arada ilginç bir şey olur; Çarşaf yasaklanır. Evet, yanlış duymadınız, kadınların çarşaf giymesi men edilir. Tarih 2 Nisan 1892’dir. Sanmayın ki kadınlara özgürlüktür sebebi. Padişah Abdülhamit, siyasi nedenlerle güvenlik…
  19. Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
    Ahilerin helâl para kazanması gerekir. Bu hem vaciptir, hem sünnettir. Her kimin ki, meslek ve sanatı yoksa ona fütüvvet değmez. Ahinin 18 dirhem gümüş sermayesi ve mutlaka bir işi olmalı,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…