Yalancının Ampülü Yatsıdan Sonra Da Yanıyor

Rahmi Yıldırım

17 Haziran 2022
Yalancının Ampülü Yatsıdan Sonra Da Yanıyor

''Bana göre öne sürdüğü en parlak (hadi yalan demeyelim) yanlış bilgilerden biri de Amerika’yı Kolomb’tan önce Müslümanların keşfettiğini iddia etmesiydi. Aynen şöyle konuşmuştu: “Amerika’yı Kolomb değil Müslümanlar keşfetti. 1178’de Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmıştı. Kristof Kolomb anılarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahseder.” 

Sizi bilmem ama Türkiye’de siyasetin siyasetçinin yalandan dolandan talandan arınacağına ilişkin pek umudum yok. Hangi kanalı açsam hangi sayfaya baksam yalan dolan.  

Oysa Recep Tayyip Erdoğan siyasetçinin yalandan uzak durması gerektiğini söylüyor. Mesela, 17’inci MÜSİAD EXPO’nun kapanışında aynen şöyle vurgulamıştı: “Siyaset yalan söyleme sanatı değildir. Siyaset insanları dürüstçe, adil yönetme sanatıdır.” (24 Kasım 2018) 

Gülmeyin ya da kızmayın ne olur. Aynen böyle konuşmuştu Erdoğan. İnanmıyorsanız o günkü gazetelere bakın ya da internette sorgulayın. Aynen bunları söylediğini siz de göreceksiniz. 

Sadece bu konuşmasıyla değil; yalancı siyasetçilere kızgınlığını birkaç kere daha dillendirmişti Erdoğan. Hatta bir keresinde “Ben bunlar kadar rahat yalan söyleyebilen siyasetçi tanımadım. Sabah yalan akşam yalan.” dediğini bizzat işittim. Erdoğan böyle derken öyle öfkeliydi ki, Emine Hanım “o öfkeyle Recep Bey kendine zarar verecek” endişesi içindeydi. (3 Aralık 2020) 

Recep Tayyip Erdoğan, Balıkesir’de halka hitap ederken de, siyasetçilerin rahatça yalan söylemelerine şaşkınlığını dile getirmişti. “Bir insan, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, yüzü kızarmadan, arka arkaya bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir? Allah aşkına bu nasıl bir yalan söyleme yeteneğidir?” derken şaşkınlığı kızgınlığı yüzünden okunabiliyordu Erdoğan’ın. Erdoğan’ı dinlerken dilimin ucundan hangi sözcüklerin döküldüğünü tahmin etmekte zorlanmazsınız sanırım. 

Siyaset ve yalan üzerine nutuk atmakla kalmadı Erdoğan; partisinde “yalanla mücadele timi” bile kurdu. İnanın lütfen! İşkembeden sallamıyorum, mabeyin muhabirlerinden Osman Nuri Cerit’in yalancısıyım. Osman Nuri’nin “AK Parti’den yalanla mücadele timi” başlıklı haberine göre, “AK Parti, muhalefetin yalan kampanyalarına karşı aktif mücadele kararı aldı. Pandemi kısıtlamaları sonrası AK Parti kadroları sahaya inerek yalan kampanyaları ile etkin mücadele başlatacak; ekipler kapı kapı dolaşıp, doğruları anlatacak.” (Akşam 7 Mayıs 2021) 

***  

Siyaset sahnesinde sabah yalan akşam yalan 

Covid19 salgını biteli aylar oldu. Benim kapımı çalan olmadı. AKP’nin yalanla mücadele timleri sizlerin kapılarını çaldılar mı bilemem. Çaldılar ya da çalmadılar, asıl merakım, siyaset ve yalan üzerine onca veciz laflar eden, partisi bünyesinde “yalanla mücadele timi” bile kuran Erdoğan’ın yalana karşı sözlerinin ve çabasının siyasetçiler üzerinde olumlu etki yapıp yapmadığı. Kendi söylediklerine ne kadar riayet ettiğini de merak ediyorum ama bu konuyu şimdilik kurcalamayalım. Bana öyle geliyor ki, kendisi de dahil, kimse dinlemiyor Erdoğan’ı. Siyaset sahnesinde tam da Erdoğan’ın dediği gibi “Sabah yalan akşam yalan.” 

Mesela adam (ismi lazım değil) İzmir’e gidiyor, “İzmir’de doğru dürüst havalimanı yoktu; Adnan Menderes Havalimanı’nı İzmir’e biz kazandırdık biz” diye böbürleniyor. Oysa, Adnan Menderes Havalimanı 1987 yılında Turgut Özal tarafından hizmete açılmış. 

Başka bir gün gidiyor Van’a; partisi daha kundakta bile değilken 1982 yılında kurulmuş Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni kendisine mal ediyor, “Van’a üniversiteyi kim getirdi, biz” diyor. 

Hemen her şehirle kasabayla ilgili böyle başka yalanları da var. Tek tek hatırlatırsam yazı gereksiz yere uzar, lüzumu yok. 

Başkalarının yaptığı eserleri kendisine mal etmekle kalmıyor başka yalanlar da söylüyor. Mesela, tam 9 yıldır dilinden düşürmediği bir Dolmabahçe Camii yalanı var. Ne zaman aklına gelse, Gezi Direnişi’ni karalamak için “Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler” diye yalan söylüyor. Oysa, o günlerin cami görevlisi Fuat Yıldırım içki içilmediğini söylemişti. Fuat Yıldırım, polise ifade vermiş ve “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem, içki içildiğini görmedim” demişti. 

Halen lösemiyle mücadele eden Fuat Yıldırım istediği kadar “yalan söyleyemem” desin; malum şahıs aklına estikçe “Müptezeller camide bira içtiler” diye küfredip yalan söylüyor. Neyse ki, Gezi Direnişi sırasında başörtülü Zehra Develioğlu’nun ortaya attığı, “Kabataş’ta üstü çıplak 70-80 erkek üzerime işedi” yalanını artık tekrarlamıyor. 

*** 

Günlük siyasete ilişkin bu yalanların dışında tarihi çarpıtmaktan, tarihte kalmış olaylar ve kişilere ilişkin yalanlar üretmekten de geri kalmıyor. Hatırlamaya değer en son yalanı, son Osmanlı padişahlarından İkinci Abdülhamit’le ilgili. Malum şahıs, İkinci Abdülhamit’in tek karış toprak kaybetmeden devleti yönettiğini söyledi. Oysa, İkinci Abdülhamit döneminde bugünkü Türkiye’nin iki katı genişlikte toprak kaybedildi. 

Bana göre öne sürdüğü en parlak (hadi yalan demeyelim) yanlış bilgilerden biri de Amerika’yı Kolomb’tan önce Müslümanların keşfettiğini iddia etmesiydi. Aynen şöyle konuşmuştu: “Amerika’yı Kolomb değil Müslümanlar keşfetti. 1178’de Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmıştı. Kristof Kolomb anılarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahseder.” 

Nedense malum şahıs, Amerika’nın keşfine ilişkin bu iddiasını bir daha tekrarlamadı. Kendisi de mi inanmadı yoksa tekrarlayıp dünya aleme rezil olmaktan mı çekindi, bilemem. 

Her nedense kendisi bilir, malum şahıs, Amerika’yı ilk Müslümanların keşfettiği iddiasının peşini bıraktı ama sabah akşam yalan söylemekten geri durmuyor. 

Öğretmen dostum Cemil Ayan da, Recep Tayyip Erdoğan’ın sorusunu bana yöneltiyor: “Bir insan, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, yüzü kızarmadan, arka arkaya bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir? Allah aşkına bu nasıl bir yalan söyleme yeteneğidir?” 

Sadece Cemil Ayan değil herkesin aklında bu soru olsa gerek. Ben de kendi kendime sorup duruyorum nasıl bu kadar utanmadan yalan söylenebildiğini. Ve dahi yalancı siyasetçinin yaktığı mumun (veya ampulün) yatsıdan sonra bile neden sönmediğini. 

Kendime ve öğretmen dostuma nasıl bir yanıt vermeliyim acaba? Devlet yazarı antik Yunan filozofu PlatonGönüllü Kulluk Üstüne Söylev filozofuÉtienne de La Boétie, Siyasette Yalan düşünürü Hannah Arendt, bugünlerin Türkiye’sini ve siyasetçilerini gördüler de mi yazdılar o eserlerini?

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Siyasette İlkesizliğin Dayanılmaz İğrençliği
     YRP Genel Başkan Fatih Erbakan “Batmakta olan Titanik gemisine binmeyeceğiz, AKP’nin 20 yıllık günahına ortak olmayacağız, seçime tek başımıza gireceğiz” dedikten sadece bir gün sonra AKP gemisine atladı.  Kabul etmeli ki, Recep Tayyip…
  2. Depremin Medyası Medyanın Depremi
    Deprem felaketi sadece topluma ve siyasete değil medyaya da ne denli zehirli bir zihniyetin egemen olduğunu gösterdi. Asıl gücünü dinden ve geleneklerden alan bu zihniyetin özünde devleti kutsayıp toz kondurmamak,…
  3. İyi Parti kötü Siyasetçi
    Tansu Çiller / Mehmet Ağar çömezi MA kötü siyasetçidir, negatif anlamıyla bile ilm-i siyaset yoksuludur. Bu yaştan sonra da ilm-i siyaseti öğrenmesi ve ıslahı mümkün değildir. Ülkücü refleksi her an…
  4. Ukrayna: Emperyalistler arası hesaplaşma alanı
    ''Umulur ki, Ukrayna halkı Sovyet devrimiyle kazandığı kendi kaderini tayin hakkının kıymetini anımsar; ABD ve NATO ile Rusya emperyalizmi arasındaki paylaşım savaşının dışında kendi yolunu bulur; ABD emperyalizmi destekli mevcut…
  5. Asker Deprem Bölgesine Neden Geç kaldı?
    ''Yürürlükteki 5442 sayılı İl İdaresi Yasası da askerin göreve çağrılmasına yeterli. Yasa’nın ilgili 11’inci maddesi, il genelinde çıkabilecek olaylarda valiyi askerden yardım istemekle yetkilendirmiş. Yasa valilere böyle bir yetki vermiş…
  6. Deprem Kader Değil!
    Deprem Kader Değil!
    11 Şubat 2023
    Bu ülkede siyasetin, devletin ve toplumun kılcal damarlarına hücrelerine sinmiş alaturka dinci faşist zihniyetin on binlerce hayatı söndüren depremlere karşın değişmemesi, değişenin sadece kişiler olması kader midir?   Ülkemiz dünyanın…
  7. Guguk sisteminde Cumhurbaşkanı adaylığı
    Anayasa’nın açık hükmüne karşın Yüksek Seçim Kurulu RTE’nin adaylığını kabul ederse ne olur? Yanıt: “Hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk, o da farklı bir şey. Şu anda seçimle…
  8. Türban mağduriyeti bıktırdı
    Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün ama İslamcı faşizmin bayrağı tesettürün siyasi ekonomik diplomatik kültürel gündemi bloke etmesinden rahatsızım, isyanlardayım. Bir sosyalist olarak, geçmişte herkese Sünnilik dayatan sözde laiklik ve Atatürk…
  9. Peygambere kalmayan dünya Papa'ya da kalmadı
    ''Dini yapılarda nedense her şeyden önce pedofili rezaletleri vuku buluyor. İslam coğrafyasında olağan sayılıyor ama Benedictus, 400 rahibi pedofili, taciz ve tecavüz gerekçesiyle yürütülen soruşturmalar kapsamında görevden aldı. Ancak göstermelik…
  10. Walesa Şemsi ile Birlikteydik
    ''Grev ve yürüyüşte Şemsi Denizer’in öncü gözükmesine karşın, işçi komitelerinin militan örgütlenmesi olmasa, Denizer ve sendika bu çapta bir grevi ve yürüyüşü örgütleyemezdi. Eylemin bitmesinin ardından işçi komitelerinin tasfiyesinde Denizer’in…
  11. Devletleşen Kötülük ve Cehalet
    Türkiye, devletleşmiş cehalet, kötülük ve yobazlığın tutsağı olarak teokrasi durağında bitecek felaket yolculuğunda kilometreleri hızla tüketiyor.  Felaket yolculuğunun yakın gelecekteki en önemli durağı cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri olacak.  Cehalet ve…
  12. Pandora'nın kutusundan çıkan türban
    Demokratik laik gelenek görenekleri yüzeyde kalmış ya da hiç olmamış ülkelerde Pandora’nın kutusu hep açıktır. Her an bir kötülük fırlayıp ülkenin elini kolunu ayağını bağlayabilir.  Pandora’yı bilmeyen yoktur herhalde; öyküsü…
  13. Tarikatların ve Sarayın Çocuk Gelinleri
    Ne yazık ki bu iğrençlik, “münferit, sıra dışı, bireysel, tekil” bir olay değil. Tersine, kimileri için ecdat yadigârı bir gelenek, vaka-i adiye, sıradan bir olay; sosyolojik teolojik bir dram. Bu…
  14. Alevilerin Kayyumlarla bitmeyen Sınanması
    İslam içi sayılmakla birlikte Alevilik, heterodoks (farklı) ve batıni bir inanç öğretisidir. Sünni ve Şii yorumuyla ortodoks (egemen) İslam mülk sahibi sınıfların iktidarını kutsayıp meşrulaştırırken Alevilik tarih boyunca mülksüzlerin, baldırı…
  15. İhvancı Hayalin İflası ya da 'Grand Strateji'
    ''Devletler arası siyasetin kadim kanunları, devletler arasında ezeli/ebedi dostlukların değil çıkarların olduğu yasası, dış politikada Firavun/Musa masallarıyla edilen duaya yer olmadığını sert bir şekilde anımsattı; “öldürmeyi iyi bilen” İsrail liderleriyle,…
  16. Kürtler Özgür Değilse..
    Şunu en başta vurgulayalım: İster devlet ister devletle savaşan bir örgüt; kim yapmış olursa olsun, sivil halkı hedef alan silahlı eylemler terör eylemidir. Köylerde, kasabalarda, kentlerin en kalabalık caddelerinde meydanlarında,…
  17. Tayyip Erdoğan Patavatsız mı?
    Entelektüel mahallenin kıdemlisi Murat Belge, Recep Tayyip Erdoğan’ın “patavatsızlık rekoru” kırdığını yazmış. Gerekçesi, Erdoğan’ın Mehmet Ali Çelebi’ye AKP rozeti takarken, kaç çocuğu olduğunu sorup tek çocuk yanıtı alınca, “Çocuk çok…
  18. Cehalet ve Kötülüğün Kıskacındaki Türkiye
    Türkiye ancak askeri darbe döneminde rastlanabilecek boğucu bir atmosferde nefes alıp veriyor. Aradaki fark, askeri diktanın bir avuç sermayedar dışında toplumun tümünü baskı altına almasına karşılık sivil diktanın toplumu neredeyse…
  19. Osmanlı Şanlı mı Kanlı mı?
    ''Hanedanın kendi içinde bile kan dökücü olduğunu; aile katliamını kanunlaştırdığını; 36 padişahtan 6’sının sonraki padişahın fermanıyla idam edildiğini; idam edilen padişahlardan Genç Osman’ın öldürülmeden önce bir de ırzına geçildiğini ve…
  20. Alim İlimle, Zalim Zulümle Yönetir
    SS’in “Erdoğan’ı kaybetmekten korkuyorum” sözlerini anımsatmış Çömez ve şu teşhisi koymuş: “Anksiyete bozukluğu. Akıllardan kolayca çıkmayan düşünce. Kaybetme korkusu. Ağır bir psikolojik travma halinde hepsi. Seçimi kaybettiklerinde bunları nasıl tedavi…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…