Siyasi yalanın Soylusundan soysuzuna

Rahmi Yıldırım

23 Haziran 2022
Siyasi yalanın Soylusundan soysuzuna

''Mitoman siyasetçi nasıl oluyor da pervasızca yalan söyleyebiliyor? “Ay’a kadar dört şeritli yol yapacağım desek, seçmenimiz inanır” itirafı mitoman siyasetçinin nasıl pervasızca yalan söyleyebildiği sorusunun yanıtı yerine geçer mi?''  

Geçen yazıda dostlar meclisinde siyaset ve yalanı konuştuğumuzu anlatmıştım. Recep Tayyip Erdoğan da sohbetimize (gıyaben) katılmış ve “Bir insan, utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan, yüzü kızarmadan, arka arkaya bu kadar yalanı nasıl söyleyebilir?” diye sormuştu. 

Erdoğan’ın sorusundan ilhamla, biz de mitoman bir siyasetçinin bazı yalanlarını sıralayıp, “Platon, Étienne de La Boétie ve Hannah Arendt bugünlerin Türkiye’sini ve siyasetçilerini gördüler de mi yazdılar eserlerini?” diye sormuştuk ama bir yanıt alamamıştık. Yani Erdoğan’ın söylev ve demeçleri içinde bu sorunun yanıtı yok. Ne yapalım? Canı sağ olsun! Erdoğan’dan alamadığımız yanıtı kendimiz bulmaya çalışalım. 

***  

DEVLETİ YÖNETENLER YALAN SÖYLEMELİ Mİ? 

Yalan malum, doğru olmadığı bilindiği halde söylenen sözdür; daha geniş anlamıyla hakikatin gizlenmesi ya da çarpıtılmasıdır; sahte bir hakikat inşasıdır. 

Gündelik hayatta neden çok sık yalan söylendiği, doğru söyleyenin dokuz köyden niçin kovulduğu, siyasetçilerin neden yalan söyledikleri sorusu yeni değil; kökeni antik uygarlıklara değin uzanıyor. Antik Yunan filozofu Platon, felsefenin giriş kapısı değerindeki başyapıtı Politeia’yı doğru/yalan çelişkisi üzerine yazmış adeta.  

Platon’un asıl amacı, hakikatin sırrına ermiş filozofların yöneteceği, herkesin mutluluğunu sağlayacak bir devlet ütopyası inşa etmek. Ütopyasını tasarlarken sadece ideal devlete değil, siyaset ve ahlak felsefesi, metafizik, eğitim, psikoloji, mitoloji, sosyoloji, kültür tarihi, edebiyat, coğrafya vs konularına da değinmiş. Biz ideal devlet tasarımıyla ilgilenelim. 

Platon Politeia’nın hemen başlarında doğruluk ve adalet kavramlarını tartıştırır. “Aklı başında bir arkadaştan silah alsak, bu arkadaş çıldırsa, emanetini geri istese, vermek doğru mudur? Geri verene doğru adam denilebilir mi? Bir çılgına, gerçeği olduğu gibi söyleyene doğru adam denemez…” diyerek gündelik yaşamda “gerekli” yalanın kapısını tıklatır. (331 c) 

Ardından “Acaba yalan bazı hallerde zararsız olur mu? Kim ne zaman yalan söyler de kötü bir şey yapmış sayılmaz? Düşmanlarımıza yalan söylersek ya da dost bildiklerimizin çılgınlıkla, bunaklıkla bir şey yapmalarına engel olmak için yalana bir ilaç, bir çare diye başvurursak, yararlı olmaz mı?” diyerek “gerekli” yalanın kapısını aralar. (382 d)  

Sonra da “gerekli” yalanı siyaset sahnesine taşır; devleti yönetenlerin “gerekli” durumlarda yalan söylemelerini öğütler. (459 d) 

*** 

PLATON’UN İDEAL DEVLETİ 

Platon’a göre, devlet ve toplum üç katmandan oluşur: Üreticiler (işçiler, çiftçiler, zanaatçılar), bekçiler (askerler), yöneticiler (filozoflar).  

(Anlaşılacağı üzere, bu hiyerarşide nüfusun çoğunluğunu oluşturan kölelere yer yoktur. O tarihte Atina’nın nüfusu 400 bin kadardır; bunun 250 bin kadarı köledir.) 

Yurttaşlar bu hiyerarşiye ve işbölümüne uygun eğitime tabi tutulmalıdır. Doğruluktan şaşmayan, çabuk öğrenen, öğrendiğini belleğinde tutan, ölçülü hareket eden filozof yaradılışlı yöneticiler felsefe, bilim ve müzikle eğitilmelidirler. Yurdu korumakla görevli bekçiler ise azgın, çevik ve güçlü olmalı; müzik ve idman ile eğitilmelidirler. Yönetenler ve bekçiler özel mülk edinemezler, kendilerine ait evleri olmaz, kadınlar ve çocuklar ortaktır; baba oğlunu, oğlu babasını bilmez. “Mutluluklarına kendileri kıymış olurlar. Devlet ellerinde olduğu halde ondan hiçbir nimet elde edemezler. Başka devletlerin başındakiler gibi toprakları, güzel evleri olmaz. Bu evleri gereğince döşeyemezler. Tanrılara kendi elleriyle kurban kesemezler, kimseyi konuk edemezler. Altını, gümüşü, mutlu sayılan kişilerin kullandıklarını kullanamazlar. Şehirde oturan ama onu korumaktan başka hiçbir iş görmeyen ücretli erlerdir. Üstelik aldıkları ücret de sadece geçimlerini sağlar, boğaz tokluğuna çalışırlar. Canları gezmek istese, kadınlara para yedirmek isteseler, mutlu insanlar gibi dilediğini satın almaya kalksalar, olmaz diyeceğiz. (…) Bu durumda pekâlâ mutlu olabilirler. Biz devletimizi bütün topluma birden mutluluk sağlasın diye kuruyoruz. Yoksa bir sınıf ötekilerden daha mutlu olsun diye değil.” (419 a, 420 ac) 

Platon’a göre ideal devletin kurulabilmesi için ya filozoflar devleti yönetmeli ya da devleti yönetenler gerçekten filozof olmalıdırlar. Aksi halde herkesin mutlu olacağı devlet kurulamaz. Bilgi dostu filozofların yöneteceği devletin başlıca değerleri, bilgelik, yiğitlik, ölçülülük ve doğruluk (adalet) olacaktır. (427 e, 433 c) 

Bekçiler barışta el üstünde tutulmalı ve en iyi şekilde beslenmelidirler. “Onların köpekler gibi hep uyanık olmaları, iyi görmeleri, iyi işitmeleri, seferde değişik yiyecek içeceğe, güneş çarpmalarına, karakışa, fırtınalara dayanmaları gerekir.” (404 b) 

Bekçiler, yurdu ve devleti koruma uğruna girecekleri savaşta öldüklerinde ise: “Savaşta yiğitçe ölenlere gelince, ilk iş olarak altın yaradılışlı diyeceğiz onlara. Sonra da güzel mezarlar yaptıracağız bu uğurlu varlıklara. Hayatlarında büyük bir değer gösterip ölenleri böyle kutlayacağız.” (468 e, 469 ab) 

(Ara not: “Peygamber’e komşu oldular, şehitler tepesi boş kalmamalı” söyleminin, şehitkedoşimmartyr avuntularının Platonik ifadesi yani. Anatole France’a göre ise, “Vatan uğruna ölündüğü sanılır, sanayiciler uğruna ölünür!”) 

Platonik devlette üreticilerin yükümlülüğüne gelince. Herkes konumuna razı olmalı, kendi işini yapmalı, başkasının işini de üstlenmemelidir. Çünkü adalet, toplumsal ve bireysel refah ve mutluluk bu hiyerarşiye uygun işbölümüyle sağlanabilir. “Bir devlet için yıkıcı olan, bu üç sınıfın birbirinin işine karışması, görevlerini değiştirmesidir. Buna haklı olarak en büyük suç diyebiliriz.” (434 c) “Bizim kuracağımız devlette kunduracı kunduracıdır, kunduracılıktan başka bir de kaptanlık yapamaz. Çiftçi çiftçidir, çiftçilikten başka bir de yargıçlık etmez. Asker askerdir, askerlik ederken bir de alım satımla uğraşmaz.” (397 e) 

*** 

KUTSAL/SOYLU YALAN 

Peki, üreticiler-bekçiler-yöneticiler şeklindeki eşitsiz hiyerarşi ideal devlette gönül rızasıyla kabul edilecek midir? Üreticiler ve bekçiler kendilerine biçilen konuma razı olacaklar mıdır? Bunun için Platon kutsal/soylu yalan söylenmesini önerir. Önerdiği yalan, eski bir Fenike masalıdır: “Devletin yurttaşları toprak altında yetiştiler. Toprak hepsini emzirip büyüten anadır. Ona saldıran olursa korumak herkesin boynuna borçtur.  Yurttaşlar aynı toprağın çocuklarıdır, kardeştir. Ama Tanrı önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacıdırlar. Bekçi olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına ise demir ve tunç katmıştır. Arada hamur birliği olduğuna göre doğacak çocuklar ebeveynlerine benzeyeceklerdir. (…) Mayasında demir ve tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur.” (414 e, 415 abc) 

Yanlış anlaşılmasın, her durumda yalanı salık veren bir düşünür değil Platon. İdeal devletin temeline yerleştirdiği kurucu yalanı mubah saymakla birlikte Platon, yönetici filozoflar dışındaki yurttaşların yalan söylemelerini kesin bir dille yasaklar, Tanrısal ahlakın inkârı sayar.  Platon, hakikati saptırdıkları gerekçesiyle sanat ve edebiyatta abartıya bile karşı çıkar. Platon’a göre “Masalların topu yalandır.” (391 c) “Hiç kimse gerçek üzerinde aldanmayı, yanılmayı ya da bilgisiz kalmayı, içinde bu yalanı saklamayı istemez. Bundan kötü bir şey olamaz insan için.” (382 b)  

Platon Tanrıların yalandan nefret ettiklerini söyler (382 a) ve ekler: “Gerçekten ayrılma yetkisi (yani yalan söyleme yetkisi-RY) yalnız devleti yönetenlerde olmalıdır. Devletin yararına, düşmanlarına ya da yurttaşlarına yalan söyleyebilirler. Bunların dışında kimse böyle bir yola başvuramaz. Yönetilenin yönetene yalan söylemesi, hastanın hekime, öğrencinin hekime yalan söylemesi kadar büyük bir suçtur. (…) Yalan devlet gemisini batıracak bir fırtınadır.” (389 cd) 

Özetle, Platon yalanı hakikatin yerine geçirmeye karşı çıkar; sadece ve sadece (mağara benzetmesinde ayrıntısıyla irdelediği üzere), hakikatin sırrını yeterince kavrayamamış yığınları devlet çatısı altında bir arada mutlu etmek için hakikatin sırrına ermiş filozof yöneticilerin gerektiğinde yalan söylemelerini salık verir. Tam karşılığı olmasa da Ortadoğu ve Türkiye siyasetindeki karşılığı ilm-i siyaset denilebilir. 

***  

İdeal devlet tasarımına ilişkin Platonik düşünceler çok daha fazla ve ayrıntılı. Siyasette ve devlet yönetiminde yalanla ilgili olarak bu kadarı yeter sanırım. 

Sadede gelecek olursak. 

Antik Yunan filozofu devlet yönetimine ilişkin yalanın soylu/kutsal olmasını önermişken, 

Günümüz Türkiye’sinde mitoman siyasetçinin yalanlarını nereye koymalı? 

Soylu/kutsal yalan mı yoksa süfli/soysuz yalan mı? 

Mitoman siyasetçi nasıl oluyor da pervasızca yalan söyleyebiliyor? “Ay’a kadar dört şeritli yol yapacağım desek, seçmenimiz inanır” itirafı mitoman siyasetçinin nasıl pervasızca yalan söyleyebildiği sorusunun yanıtı yerine geçer mi?  

Mitoman siyasetçi, “Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir” (maide/sofra 42) ayetinin gereğini yerine getiriyor olabilir mi? 

Siyasette ve gündelik hayatta doğru söyleyen dokuz köyden niçin kovuluyor? 

Siyaset ve yalan üzerine onca kafa yormuş Hannah Arendt’in bu sorulara bir yanıtı var mıdır? 

 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…