Medya IŞİD gelinlerini nasıl akladı?

Norma Costello

30 Kasım 2022
Medya IŞİD gelinlerini nasıl akladı?

''Gözlemlerim istisnai değildi. Meslektaşlarım, kampları “toksik” ve mahkûmları “radikalleşmiş” olarak nitelendiren manşetler attı. Kamera önünde kadınlar, IŞİD ideolojisinin şanlı mirası hakkında bağırıp çağırır ve asla hapse girmeyeceklerini dudak bükerek söylerlerdi. Guardian, el-Hol’ü “İslam Devleti’nin yeniden canlanması için bir kuvöz” olarak nitelendirmiş ve kamp içinde işlenen birkaç vahşi cinayeti haberleştirmişti.''

“Parayı hemen gönder kardeşim, bekleyemeyiz. Kâfir domuzlarla yaşıyoruz.” Bu, 2020’de Suriye’nin sefil durumdaki el-Hol esir kampında yaşayan IŞİD’li kadınlardan aldığım yüzlerce kısa mesajdan biriydi. IŞİD’in mali durumuyla ilgili bir soruşturmanın parçası olarak, eskiden yolundan sapmış olsa da, onların talihsizlikleri hakkında okuduktan sonra yardım etmek isteyen Britanyalı bir müslüman gibi davranıyordum.

Kadınlar tedbirli davranmadı. Her gün telefonumu açtığımda IŞİD sloganları, dini mem’ler ve terör tehditlerinin tufanıyla karşılaştım. Yıkılan Batılı kentlerin görüntüleri özellikle popülerdi. Dzhokhar Tsarnaev (Boston bombacısı) gibi teröristlerin kahraman olduğunu söyleyenler vardı. Yeni bağlantılarım Londra’yı havaya uçurmakla ilgili şakalar yapıyordu. Kafa kesme konusunda dalga geçiyorlardı.

Bu kadınlar, IŞİD’in son yerleşim bölgesi olan Baghouz’un Mart 2019’da düşmesinden bu yana Kürtlerin yönettiği çöl kampına kapatılmıştı. Para istiyorlardı – ve alıyorlardı da. AB’ye ya da Türkiye’ye dönmeyi başarmış olan IŞİD’li kadınların yardımıyla, “kız kardeşlerini [Kürtlerden] kurtarmak” için bir bağış kampanyasına öncülük ediyorlardı. Söylemleri tipik bir biçimde çoşkuluydu ve gruplar bağışları örgütlemek için Telegram gibi şifreli uygulamalar kullanıyordu. O zamandan bugüne geçen süre içinde, dillerinin yavaş yavaş yumuşamasını ve Batı ana akım medyasını zehirlemeye başlamasını izledim.

Yaklaşık olarak pandeminin başlangıcında, IŞİD üyelerinin aileleri ve arkadaşları, yumuşak bir biçimde, kadınları hakkında yeni bir anlatı oluşturmaya başladılar. Bu anlatıya göre bu kadınlar, hilafeti hiçbir zaman desteklememişti. Erkekler tarafından oraya gitmeye zorlanan masum insanlardı onlar. Bir şekilde kurbandılar. Bu yetişkin kadınlar IŞİD topraklarına “kaçırılmıştı.” Birçoğunun kendi biletlerini aldığı gerçeğini görmezden gelmemiz bekleniyordu.

Bu anlatı, “Çocukları Vatandaşı Oldukları Ülkeye Kabul Edin” [“Repatriate the Children”] gibi sempatik adlara sahip çevrimiçi bir grup tarafından pazarlanıyordu. Arkalarındaki fon desteği son derece şüphe uyandırıcı: şu anda bulunduğum Ukrayna’da IŞİD’li aileleri destekleyen bazı örgütlerin Rusya’yla bağı vardı. Çoğu, temel kaygılarının, birçoğu IŞİD bölgesinde doğmuş (ve elbette yaralanmış) reşit olmayan bireylerin esenliği olduğunu iddia ediyordu. Ebeveynlerinin ülkeleri onları vatandaş olarak kabul etmeliydi, söz konusu ülkeleri birçoğu hiç ziyaret etmemiş bile olsa. Ama çok geçmeden bu grupların görev alanı genişledi. Suriye’deki bir ‘mülteci kampı’ndaki ‘kadın ve çocuklardan’ bahsetmeye başladılar.

Batı medyasının yanı sıra bir dizi STK da bu anlatıya hemen atladı. Bir zamanlar kafa kesme konusunda şaka yapan şeytani IŞİD gelinlerini kınayan raporlar, şimdi korkunç bir çileden sonra eve dönmek isteyen masum IŞİD gelinlerinin talihsizliklerini betimliyor. Geçen ay New York Times, Avustralyalı IŞİD’li ailelerin ülkelerine geri gönderilmesiyle ilgili bir makale yayınladı: “IŞİD’lilerin tutulduğu kampta yıllarca süren ‘cehennemden’ sonra, 17 Avustralyalı eve dönüyor.” Haber, 13 çocuğun yanı sıra, artık öyle olmasalar bile, bir zamanlar IŞİD’e bağlı oldukları neredeyse kesin olan dört yetişkin kadının dönüşünü kutluyordu. Ayrıca, birkaç yetişkinin halifeliğe katılmak için kaçtığı Sidney merkezli büyük bir ailenin eksantrik reisinin yorumunu da içeriyordu. IŞİD’in hayatlarını “cehennem” kıldığı kişilerden, acımasızca köleleştirilen Ezidilerden ve Kürtlerden ise haberde hiç söz edilmiyordu.

Bu New York Times haberi, terör örgütünü kötü gösteren herkesin gündemden tamamen silinmesini sağlamak için üç yıldır süren lobi faaliyetinin sonucu gibi görünüyor. Gerçek şu ki, IŞİD’li kadınlar nadiren edilgen kurbanlar. El-Hol’un yabancı kadınları ve çocukları barındıran bölümünü birkaç kez ziyaret ettim. Bu kamp pek çok şey olabilir ama bu kadınlar katılmak için binlerce kilometre seyahat ettikleri bir terör devletinden kaçan mülteciler olmadığı sürece, kesinlikle bir mülteci kampı değil, son derece tehlikeli bir ideolojiyi destekleyen mahkûmlarla dolu bir açık cezaevi. (Bu, kampın eleştiriyi hak etmediği anlamına gelmiyor: koşullar insanlıkdışı ve özellikle çocuklar bunları asla deneyimlemek zorunda kalmamalı.)

Karşılaştığım ilk IŞİD “gelini,” Baghouz düştükten kısa bir süre sonra, halifeliği yıktığım için beni ve ülkemdeki herkesi kınayan peçeli bir kadındı. Etrafımızda daha fazla kadın toplandı ve bu da, çok aşina olacağım bir ritüeli tetikledi: sadece IŞİD’le savaşmakla kalmayıp daha sonra IŞİD’lileri korumakla görevlendirilen, YPG’nin bitkin düşmüş Kürt kadınları, AK-47’lerini sallayarak bana ilerlememi söyledi. Saldırgan olabilecekleri konusunda uyarıldığım mahkûmları “ajite ediyordum.” Ziyaretlerim sırasında kadınların kafa kesme hareketi yaptığını gördüm. Çoğu zaman ayağımıza tükürdüler.

Gözlemlerim istisnai değildi. Meslektaşlarım, kampları “toksik” ve mahkûmları “radikalleşmiş” olarak nitelendiren manşetler attı. Kamera önünde kadınlar, IŞİD ideolojisinin şanlı mirası hakkında bağırıp çağırır ve asla hapse girmeyeceklerini dudak bükerek söylerlerdi. Guardian, el-Hol’ü “İslam Devleti’nin yeniden canlanması için bir kuvöz” olarak nitelendirmiş ve kamp içinde işlenen birkaç vahşi cinayeti haberleştirmişti.

Ama İslam Devleti halifeliğinin düşüşünden bir yıl sonra, COVİD-19 kıtaları kasıp kavurdu ve Suriye’de deneyime sahip yabancı muhabirlerin odak noktası değişti. Uluslararası haber döngüsü artık pandemi takıntısıyla doluydu. IŞİD yanlısı lobi grupları önlerindeki fırsatı gördü ve taktik değiştirmeye başladı.

Kamplardaki kadınlara dillerini yumuşatmaları talimatı verildi. Daha önce benim gibi gazetecilerin kafalarının kesilmesi çağrısında bulunan Twitter hesapları artık daha insani bir yaklaşım benimsemişti. Ve STK’ların bu söylemi benimsemesi çok uzun sürmedi. İnsan Hakları İzleme Örgütü, “Beni Kanada’ya geri alın: IŞİD bağlantılı oldukları iddiasıyla Suriye’de tutulan Kanadalıların durumu” gibi başlıklara sahip basın açıklamaları yapmaya başladı. Söz konusu yayın, bir IŞİD savaşçısıyla çevrimiçi olarak tanışan ve 2015’te halifeliğe giden Kimberly Poleman’dan (“Şu anda olduğum kişiden tekrar bir Kanadalıya dönmeme izin verin”) alıntılar içeriyordu. IŞİD’in Ağustos 2014’teki Ezidi soykırımı kendisi örgüte katılmaya karar vermeden bir yıl önce su götürmez biçimde belgelenmişti. Poleman, destekleyeceği örgütün suçlarından habersiz olduğunu iddia edemezdi.

Ama Ezidiler, Kürtler ve hilafetle ilgili gerçekler, STK’ların “pis koşullarda” tutulan yabancıların haklarına odaklanan basın açıklamalarında rahatsız edici bir şekilde görmezden geliniyordu. Bu arada, yardım kuruluşları Irak Kürdistan’ındaki Ezidi kamplarına verdikleri desteği azalttı. IŞİD tarafından seks kölesi olarak tutulan Ezidi kızlar, sosyal medya uygulamalarında IŞİD destekçilerinden onları almak için geri geleceklerini söyleyen mesajlar alıyor. Bu nedenle bazı Ezidi kızlar, gitgide genişleyen, kaynakları yetersiz kamplardan ayrılmayı reddediyor. Bu arada, IŞİD tarafından Musul’da savaşmak ve tünel kazmak için yetiştirilen genç Ezidi çocuklar, günlerini çevrimiçi oyunlarda bir şeylere ateş ederek geçiriyor. Birçok yerel yardım görevlisi IŞİD’den dönen bu çocuklardan korkuyor. Kamplardan birini ziyaret ettiğimde bir kamp çalışanı bana “onları ülkene götürebilir misin?” diye sordu.

STK’lar gibi gazeteciler de bu Ezidi kurbanlara ilgilerini kaybettiler ama IŞİD gelinlerini içeren her şey haber değeri taşımaya devam ediyor -bazı STK’ların sinik bir biçimde yabancıların ülkelerine iade edilmesini savunmaya devam etmesinin nedeni belki de bu. Manşetler ilgi çeker, ilgi de bağışları çeker. Medya ve bu STK’lar, mensubu olmuş kadınları destekleme konusunda IŞİD’in mükemmel bir yeteneğe sahip olduğunun farkında değil gibi görünüyor –IŞİD bölgesel olarak yenilgiye uğratılmış olabilir ama Ortadoğu’da hâlâ çok parası ve iyi örgütlenmiş küresel bir destekçi ağı var.

Bu son üç yıl, her şeyden çok, teröristlerin eylemlerinin nasıl aklanacağına dair tuhaf bir deney gibi geldi. Köleliği destekleyen ve gazetecilere onları öldürmek ve toplumlarını yok etmek istediklerini açıkça söyleyen bu kadınlara yeni bir imaj kazandırmak için harcanan zaman, çaba ve kaynaklar dikkate değer. Geçen yılın sonlarında, IŞİD’i yıllarca takip eden bizler, bunu takip eden bir sonraki anlatının, “masum adamları kurtarın!” olacağı konusunda şakalar yapıyorduk. Ve sonra, tıkır tıkır işleyen bir saat mekanizması gibi, CTV News, Britanyalı-Kanadalı IŞİD savaşçısı Jack Letts hakkında onu “parlak bir genç” olarak tanımlayan bir haber yayınladı. Birkaç ay sonra Guardian’da, “Birleşik Krallık hükümetinin ikiyüzlülüğü Jack Letts’i ve annesini arafta tutuyor” başlıklı bir makale yayınladı –bu makalede Britanyalılar bir savaşçıdan ziyade bir IŞİD ‘gönüllü’sü olarak tanımlandı. Makale IŞİD kurbanlarına yine herhangi bir gönderme yapmıyordu; çizgiler bulanıklaşıyor, dil değişiyor ve birdenbire terör örgütüne katılan bir adam “bu hükümetin en zor sorumluluklarıyla yüzleşme konusundaki utanç verici isteksizliğinin simgesi” oluyordu.

Yine de tüm bunlara rağmen, IŞİD mensuplarının ülkelerine geri gönderilmesi için kampanya yürüttüğümü öğrenmek size tuhaf gelebilir. Anavatanım İrlanda’nın Suriye’de hâlâ bir yurttaşı var. Onun ülkesine geri gönderilmesini ve müteakip yargılanmasını savundum çünkü İrlanda IŞİD üyelerini başarıyla yargılayan birkaç ülkeden biri.

Eski asker Lisa Smith iki kez Suriye’ye gitti ve sonunda el-Hol’a gönderildi. Temmuz [2022] ayında İrlanda’da, eylemlerinin sonuçları olan yetişkin bir yetişkin olarak yargılandı. Etnik bir grubu köleleştiren, genç kızları fuhuş için satan bir terör örgütüne katılmak, cezayı hak eden bir eylemdir. STK’lar ve gazeteciler, daha yumuşak bir anlatıyı çocukların esir kamplarından çıkarılmasını sağlamanın bir yolu olarak görebilirler ama IŞİD kadınlarının işlediği suçları aklamak için hiçbir mazeret olamaz. Onların hikayesini aklamak, hiç kuşkusuz, teröristler için bir şablon oluşturacak ve hepimize açık açık gülen, zengin kaynaklara sahip grubu cesaretlendirmekten başka bir şeye hizmet etmeyecektir.

Kaynak metin

Dünyadan Çeviri

Çeviren: S. Erdem Türközü

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…