Deprem Yardımında Rüşvet Endişesi mi?

Rahmi Yıldırım

4 Nisan 2023
Deprem Yardımında Rüşvet Endişesi mi?

''Erdoğan Bayraktar:“Reis, beni hırsız çuvalının içine attı” diye feryat etti. Partili bir arkadaşı, “Allah, insana af dileme hakkıyla günah işleme özgürlüğü vermiştir” diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Partinin fetvacısı da “yolsuzluk ayıptır ama hırsızlık değildir” diye hükmetti.''

Resmi tarih ideologları “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” deseler de tarihinin en ağır deprem felaketlerinden birini yaşayan Türkiye, daha önce örneği pek görülmedik düzeyde dayanışma ve destek gördü. Yunanistan, Ermenistan, Kıbrıs Rum Cumhuriyeti, Irak… Yani “bir gece ansızın” ile tehdit edilenler dahil, 99 ülkeden arama kurtarma ekipleri yardıma koştu. Avrupa Birliği tarihinin en büyük insani yardım operasyonunu Türkiye için gerçekleştirdi. 

Büyük insanlık dayanışmadan geri durmazken ümmetçi ırkçı faşistler de kötülük etmekten geri durmadılar, bu felaketten bile düşmanlık üretmeyi becerdiler. Kendilerinden saymadıkları muhalefet belediyelerini, sol partilerin ve kitle örgütlerinin yardım ekiplerini engellemekle dışlamakla kalmadılar, yabancı ekiplere bile kötülük ettiler. İspanya, Almanya, İsrail ve Avusturya ekipleri güvenlik nedeniyle ülkelerine erken dönmek zorunda kaldılar. 

*** 

Felaketin ikinci ayı da geride kalmak üzere. Ne acı ki, ümmetçi ırkçı faşizmin dayanışmayı baltalayıcı, kendisinden saymadığı belediyelere örgütlere düşmanca tutumunda değişiklik yok. Düşmanca tutum ve deprem yardımlarında ayrımcılık, uluslararası dayanışmayı da olumsuz etkiliyor. Dış dünyadan gelecek kimi yardım ve desteklerin iktidarın tutumu nedeniyle gecikeceği belirtiliyor. 

Örneğin, Dünya Bankası yardım ve iyileştirme amacıyla 1 milyar 780 milyon dolar tutarında acil durum fonu ayırmış. Ancak bu yardım, Hazine’ye değil, temel alt yapı projeleri bazında belediyelere aktarılacakmış. Fon serbest bırakılmadan önce depremin yol açtığı hasarın boyutunu öğrenmek amacıyla hasar tespit çalışması da yapılacakmış. 

Ne acı değil mi? Aktaracağı fonun yerli yerince kullanılacağına emin değil, projeye bağlıyor. Neresinden bakılsa, ülkeyi yöneten hükümete güvensizliğin ifadesi. Bu güvensizlik nedensiz değil, ilk kez de olmuyor. Türkiye’nin dünyadaki imajıyla ilgili. Öyle bir güvensizlik ki, geçmişte utanç verici bir skandala bile konu olmuştu. Söz konusu skandal, rüşvetin uluslararası belgeye yazılması ve bunun yadırganmamasıyla ilgiliydi. 

*** 

RÜŞVETİ TESCİL ANLAŞMASI 

Rüşvet malum, kamu görevlisinin zaten yapmakla yükümlü olduğu iş için menfaat sağlaması, ya da yasak olan bir şeyi yapmak için taliplisinden menfaat elde etmesi.  

Rüşvet her ülkede var, ama hakkındaki “rüşvetçi” imajını uluslararası bir anlaşmaya yazdıran bizden başkası yok herhalde. 

Olay şuydu: 

Japon Prensi Tomohito Mikasao, Anadolu’yu dolaşırken yolu Kırşehir’in Kaman İlçesi’ne düştü. Anadolu uygarlığını dünyaya tanıtma hevesine kapılan Japon Prensi, Kırşehir’de Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nin yapımı için hibe olarak 288 milyon yen, yani yaklaşık 2 milyon Avro katkıda bulunmaya söz verdi. Bu konudaki anlaşma 30 Eylül 2005’te Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Tomoyuki Abe ile Dışişleri Bakanlığı Yurtdışı Tanıtım ve Kültür İşleri Genel Müdürü Büyükelçi Şule Soysal tarafından imzalandı.  

Buraya kadar her şey normal, anlaşılmayacak bir şey yok. Rezalet bundan sonrasında.  

Müze inşa edilirken ihale açılacak, yapımcı müteahhit seçilecek, denetim elemanları görevlendirilecek, belediyeden inşaat izni alınacak filan. İşte bütün bu işler için Japon tarafının bir şartı vardı: Japon Prensi’nin vereceği para kuruşu kuruşuna müzenin yapımına harcanacak, kimseye rüşvet verilmeyecek. “Kimseye rüşvet verilmeyecek” şartı anlaşmaya şöyle yazıldı: 

Sözleşmelerin yapılması karşılığında, rüşvet olarak yorumlanacak herhangi bir teklif, hediye veya ödeme ve menfaat veya karşılığını önlemek için T.C.’nin gerekli önlemleri alacağını Japon Hükümeti varsaydığını beyan eder.”  

Anlaşma bu şartla imzalandı, onaylanması için Bakanlar Kurulu’na sevk edildi. Ne Dışişleri Bakanı ne Başbakan ne bakanlar ne de Dışişleri Bakanlığı’nın ve Başbakanlığın onca bürokratı bu şartı yadırgamadılar.  

Kaman Müzesi’ne “rüşvetsiz” şartlı Japon yardımına dair anlaşma onay için TBMM’ye sevk edildi. TBMM Başkanlığı da “rüşvet olmayacak” şartına sesini çıkarmadı. Tasarı TBMM Dışişleri Komisyonu’nda görüşülürken CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, “Bu ne rezalet!” diye itiraz etti. AKP’liler de anlaşmada böyle bir şarta yer verilmesinin rezalet olduğunu idrak edince, tasarı hükümete iade edildi. Aradan iki yıl geçtikten sonra anlaşma “rüşvet olmayacak” şartı olmadan yenilendi ve Meclis’te kabul edildi. (“Rüşvet alınmayacak maddesi kalktı, TBMM Japon hibesini kabul etti” başlıklı haber. Milliyet, 11 Aralık 2007.)  

*** 

Neresinden bakılsa rezalet idi. “Kimseye rüşvet verilmeyecek” şartının anlaşmaya yazılması ilk rezalet idi. Anlaşmanın kimse tarafından yadırganmadan Meclis’e gidebilmesi de ayrı bir rezalet. 

Öyle ya da böyle, ‘rüşvetçi’ imajımızı kendi elimizle uluslararası bir anlaşmaya yazdırmıştık. Türkiye’de rüşvetsiz iş yapılamayacağının peşin peşin kabulü anlamına geliyordu ki, söz aramızda, aslında yanlış değil, gerçeğin ta kendisiydi. 

Peki bu skandaldan sonra imajda değişiklik oldu mu? Ne gezer! Tam tersine, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” sloganıyla hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk neredeyse övünülecek bir işbilirlik haline geldi; Türkiye uluslararası yolsuzluk endeksinde geriledikçe geriledi, Avrupa sonuncusu oldu.  

Yolsuzluk endeksinde Avrupa sonunculuğu, dünyada 101’incilik durduk yerde gelmedi. On yıl önceydi. Dolar tepeciği yığılı odalar, tıka basa dolar dolu Ayakkabı Kutuları, Uzun Çelik Kasalar gecesinin sabahında istifa ettirilen bakanlar arasında Erdoğan Bayraktar da vardı. Bayraktar, kendisi hakkındaki iddiaların doğru olduğunu, ancak hırsız olmadığını, ne yaptıysa Başbakan’ın talimatıyla yaptığını söyledi; “Reis, beni hırsız çuvalının içine attı” diye feryat etti. Partili bir arkadaşı, “Allah, insana af dileme hakkıyla günah işleme özgürlüğü vermiştir” diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Partinin fetvacısı da “yolsuzluk ayıptır ama hırsızlık değildir” diye hükmetti. Bu skandal ve izleyen skandalların hiçbiri için dava açılmadı. Erdoğan Bayraktar hâlâ feryat ediyor.  

Netice-i kelam, elâlem deprem yardımı için boşuna kuşku duymuyor. 

Çünkü, onlar da biliyor ki, “Devletin malı deniz, yemeyen domuzdur.” “Bal tutan parmağını yalar.”  

Alnı secdeye değen bir Cumhurbaşkanı ölüsünün deyişiyle, “Memurumuz işini bilir.”  

Ve dahi İslam kolaylık dinidir. “Allah kullarının tövbesini kabul edertövbe kapısını alabildiğine açık tutar.” (Tevbe/104) 

Deniz Feneri savcısının kulakları çınlasın, hırsızlar imparatorunun bahçesi bahar görmesin! 

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
    ''Mevcut Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın yorum gerektirmeyecek açık hükmüne, yani bir kimsenin en fazla iki kere seçilebileceği hükmüne karşın üçüncü kez aday oldu; şaibeli seçimle tekrar seçildi. Milletvekili seçilen Can Atalay da,…
  2. Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
    Kaç haftadır çeşitli tarihsel kişiler üzerinden vatana ihanet tartışması yapılıyor ya. Tam 40 yıl önce vatana ihanetle suçlanmıştık. Hatta, vatan haini bile sayılmamıştık. Devir 12 Eylül faşizmi devriydi. Solcu yani…
  3. Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
    ''Cezaevlerinde dünden bugüne, askeri faşizmden İslamcı faşizme, özde değişiklik yok. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük iktidarı,…
  4. 'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
    Prof. Dr. Hüseyin Çelik, İslam coğrafyasında ahlakın zerresinin kalmadığını, İslami Hayat Endeksi’ne göre dünyanın en iyi ülkelerinin Yeni Zelanda, İzlanda, Hollanda, Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada gibi ülkeler olduğunu; Türkiye’nin 100’üncü sırada…
  5. Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
    AKP iktidarı döneminde memleket tarihte hiç olmadığı kadar Müslümanlaştı ama hayatın hemen her alanında o ölçüde yozlaştı çürüdü, yarım yamalak da olsa var olan aklını ahlakını yitirdi. Gün geçmiyor ki…
  6. Gazze İçin Timsah Gözyaşları
    ''Her şeye karşın İsrail destekçisi Batı ülkelerinde halklar İsrail’in gaddarlığını, hükümetlerinin İsrail’e desteğini protesto ediyorlar. Yahudi sermayeli şirketlerde işçiler greve gidiyor. Protesto gösterileri çoğu kez polis tarafından dağıtılıyor; “liberal demokrasi”…
  7. Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
    Cumhuriyet, egemenliğin cumhura yani halka ait olduğu devlet biçimi demek. Böyle bir devlette halk, egemenliğini ya doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla kullanır. Bu yönetim tarzı demokrasi olarak adlandırılır. Yani…
  8. Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
    ''Akıl ve tarih, ırkçı dinci ümmetçi milliyetçi politikaların ve politikacıların halklar arasında düşmanlık ve vahşet dışında bir sonuç üretmediğini, bu politikacıların pençesine düşen halkların gün yüzü görmediklerini, başka ulusları ezen…
  9. Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
    Hapishaneden dışarıya adımını atmak, yani tahliye olmak, bir insanın yaşayabileceği en derin sevinç ve mutluluklardan biridir. Ancak yaşayanlar bilir. Ne var ki siyasi mahpuslar, bu sevinci doyasıya yaşayamazlar, mutlulukları yarım…
  10. Ordu gözbebeğimizdir!
    Ordu gözbebeğimizdir!
    28 Eylül 2023
    CHF ALLAHKULU’NU KURTLARIN ÖNÜNE ATTI: “Ordu milletimizin gözbebeğidir. Allahkulu Sezgin Bey’in sözleri şahsi görüşüdür, fırkamızı bağlamaz. Gözbebeğimiz şanlı ordumuzu töhmet altında bırakan ifadeleri kabul edilemez. Bu konu yetkili organlarımızda görüşülecektir.” Tayyiban…
  11. İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
     Söz temizliğe gelince, bizden temizi yoktur. İslam temizlik dinidir, Peygamber’in deyişiyle “Temizlik imanın yarısıdır, cennete ancak temiz olanlar girecektir.” Rivayet odur ki, Peygamber’in nasihatine uygun olarak atalarımız hamamda yıkanırdı, misvak kullanırdı,…
  12. Barış da Düşman Ceza Hukukunun Kurbanı
    ''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.'' Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde. Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben…
  13. İslami Magandalık
    İslami Magandalık
    15 Ağustos 2023
    ''Nazım’dan bu yana değişen sadece lümpenleşme ve magandalaşmanın İslam ile ambalajlanması oldu. İslami lümpenleşmenin ve magandalaşmanın en acı sonucu kadınlara, çocuklara ve doğaya yönelik saldırganlıktır ki, ne yazılsa eksik kalır'' “Türkiye…
  14. Maganda Politik
    Maganda Politik
    7 Ağustos 2023
    ''Zaten doğru düzgün bir feodalizm yaşamadığımız gibi hızlandırılmış alaturka-arabesk lümpen (ve dahi artık abdestli) kapitalizmle birlikte kültürel doku çürüdü; kitabına uygun bir burjuva-proleter ayrışması olmadı; değer yargıları alt üst oldu; magandalık…
  15. Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
     Mizah, alışılmış sıradan hayata ve olağan düşünceye kurulan tuzaklarla gülümsetmek, gülümsetirken düşündürmek demek. Tuzağın temel malzemesi zıtlıklardır, talihsiz rastlantılardır. Ancak, herkesin gözü önünde cereyan eden bir zıtlığı kopyalayıp temsil etmek…
  16. Halkçı Hayal Kırıklığı
    ''CHP yanlısı medyada da durum farklı değil. Kılıçdaroğlu’nun başını istemeyen kanal ya da köşe yazarı yok gibi. CHP genel başkanlığından istifa etmedi diye neler neler demiyorlar Bay Kemal için. “Haysiyetsiz”,…
  17. Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
    ''Vergiyi ve fiyatları tayin eden Allah olunca, imanı kuvvetli emekçiye şükretmekten başka bir şey kalmıyor. Oysa, imanı kuvvetli emekçi, merkezin solunda sayılan Ecevit’i bir kalemde silip atmıştı. Hatta Demirel bile,…
  18. Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
    ''1950’lerde Başbakan Adnan Menderes’in Amerika gezisini izleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü’nün haberi(!)  “dalkavukluk başyapıtı” olarak basın tarihine geçmiştir. Genel Müdür’ün yazdığına göre Menderes Amerikalıları öyle etkilemişti ki, “Amerikalılar 'Allahım, bize neden böyle…
  19. Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
    ''Wagner, ezici çoğunlukla, savaşmak üzere cezaevlerinden salıverilen mahkumlardan oluşuyor. Kurucusu Yevgeniy Prigojin Sovyet döneminde gasp ve hırsızlık suçundan 10 yıl hapis yatmış. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra sosisli sandviç satışıyla yola…
  20. Merdan'a Namerdan Hukuk
    Merdan'a Namerdan Hukuk
    4 Temmuz 2023
    ''Merdan Yanardağ, düşman ceza hukukunun son kurbanı olarak tutsak edildi. Tutuklamanın resmi gerekçesi “terör örgütü propagandası yapmak” diye açıklansa da biliniyor ki Merdan, Cumhur İttifakı iktidarının Abdullah Öcalan ile yeniden…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…