Machiavelli, hükümdarım diyor, eğer halk sizden uzaklaşacak olursa onları ezin, gözlerinin yaşına bakmayın, onları sürüm sürüm sürüdürün. Halk hükümdarı sevmezse, başına türlü uhubetlerin geleceğini çok iyi bilmelidir, o zaman halk sizi sevmeye mecbur olur, ben size bu yolu öneririm diyor.
15.yüzyılın sonunda İtalya adasının beş büyük devletinden biri olan Floransa cumhuriyetle yönetiliyordu. 16. yüzyılda, Machiavelli (D: 1469 - Ö: 1537), onun en yetkili kişilerinden (ikinci katip) biri idi.
Meşhur Medici ailesi cumhuriyete darbe yapıp, Machiavelli'yi iktidardan uzaklaştırınca, Machiavelli bir süre halk ayaklanır da geri Cumhuriyeti kurar diye beklemiş. Sonra bakmış ki Medici ailesinin yönetimi kalıcı, kendisi de devletten gelen bir maaş olmadan yaşayamıyor, devlet yönetme bilgisinden yararlanmaları için kendisine görev verilmesi amacıyla Prens adlı kitabını yazmış. Prens ya da Hükümdar adıyla dilimize çevrilen kitabında özlü bir biçimde devlet yönetme sanatının mantığını anlatıyor.
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz ama devlet yönetmek bir sanattır, eğer devlet yönetmeyi düşünüyorsanız ya da bu alanla ilgileniyorsanız, bu sanatı bilmeniz gerekir. Bunun için Osmanlı hanedanları da dahil bütün hanedanlar bu kitabı dillerine çevirtip, Saray'larında okuyup incelemişlerdir.
Devlet yönetmenin mantığını merak edip, bunu anlamak isteyenlerin de bunu etüt etmeleri elzemdir.
Mesela diyorki, bir hükümdarı halkın sevmesi önemlidir ama bu sevginin iki kaynağı ya da iki temeli vardır..
Birincisi, siz gerçekten iyi olursunuz, halk sizi bundan dolayı sever, bu sevginin kaynağı halkın elindedir. Ama halk bir gün sevmekten vazgeçebilir. Mesela diyor, bazı halk önderleri, bazı halk kahramanları sırf halkın sevgisine güvenmişlerdir ama tehlike uzaktayken halk onları sever, tehlike yaklaşınca halk onları terk edip sevmez olur. Böylelerinin başarılı olduğu tarihte görülmemiştir.
Siz bunları okuyunca Pir Sultan ile İmam Hüseyin'i düşünün, tehlike uzaktayken onları sevenden geçilmiyor, ama tehlike yaklaşınca yanlarında kimsecikler kalmıyor. Pir Sultan'ın şu sözleri, boşu boşuna, laf olsun diye söylenmemiştir:
"Hanı benim ile lokma yiyenler
Canı başı Hak yoluna koyanlar
Sen ölmede ben öleyim diyenler
Onlarda geriye kaçtı bulunmaz"
Machiavelli'ye dönelim. “Korkulan bir insan olmaktansa sevilen bir insan olmak mı, yoksa sevilen bir insan olmaktansa korkulan bir insan olmak mı daha iyidir'' diye sorduğu soruyu, hükümdara hitaben şöyle cevaplıyor: ''hem sevilen hem de korkulan bir insan olmak gerekir, derim. Fakat bu iki özelliği bir arada buklundurmak güç olduğundan birisinden vazgeçmek gerekirse, korkulan insan olun derim. İnsanlar, sevilen kişilerin şiddetinden çok, korkulan kişilerin şiddetinden çekinirler..Sonuç olarak diyorum ki: insanlar, sevmekte kendilerine, korkmakta ise hükümdara tabi olduklarına göre, hükümdar başkalarının elinde olana değil, kendisinin elinde olana güvenmelidir.'' Eğer halk sizi sevmezse, sizden uzaklaşacak olursa onları ezin, gözlerinin yaşına bakmayın, onları sürüm sürüm sürüdürün. Halk hükümdarı sevmezse, başına türlü uhubetlerin geleceğini çok iyi bilmelidir, o zaman halk sizi sevmeye mecbur olur, ben size bu yolu öneririm diyor.
Şimdiki AKP yönetiminin bu ilkeye nasıl uyduğunu anlatmaya gerek var mı? Onları sevmeyenin başına neler neler geldiği malum değil mi? Türkiye'de her geçen gün yükselmekte olan bu korku ortamında, herkesin bunu iliklerine kadar nasıl hissettiğini anlamak için alim olmaya gerek var mı? Ayan beyan hissediliyor.
Mesela Adana'da, yakın zamanda, günlerce sorulup duran bir soru vardı: diyorlardı ki acaba MHP'li Büyük Şehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, Referandumda evet mi diyecek, yoksa tabanın sesine uyup hayır mı diyecek? Kulaktan kulağa yayılan dedikodulara bakılırsa, Hüseyin Sözlü’nün gönlünden #Hayır demek geçtiği ama Genel Merkez ile iktidarın tepkisini düşünerek fazla da sesini çıkarmadı. Geçtiğimiz hafta Hüseyin Sözlü'nün mahkemesi oldu, mahkemede Hüseyin Sözlü'ye 5 yıl hapis cezası verip dosyayı Antep'teki istinat mahkemesine gönderdiler.
Bunun anlamını bir hukukçuya sordum. Dediki, eğer 5 yıldan fazla ceza alsaydı, dosya otomatikman Yargıtaya giderdi, bu da davanın birkaç yıl sürüncemede kalıp uzayacağı anlamına gelirdi. Ama şimdi istinat mahkemesi her an davayı sonuçlandırabilir. Yani "durum tehlikeli, Hüseyin Sözlünün başında demokrasin kılıcı sallanıyor mu demektir" dedim, öyle de anlayabilirsin dedi. Durum ayan beyan kendini gösteriyordu zaten, bunu anlamak için alim olmaya gerek yoktu.
4 Mart Cumartesi günü, Büyük Şehir Belediyesinin önünde bir kalabalık vardı, dışarıya sinema perdesi kurulmuş, megafonlar yerleştirilmiş, Hüseyin Sözlü bas bas bağırarak konuşuyor, anayasaya "Evet" diyorum diye el aleme ilan ediyordu.
Atatürk caddesinden gelip geçen herkes, durup olup biteni anlamaya çalışıyordu. Bizde arkadaşlarla, yolun karşısından bakıp bir süre bu durumu seyrettik.
Seyir halindeyken Machevelli'ye hayırla andım. Korkunun gözünü seveyim, AKP ile MHP insanlara kendini sevdirmenin yolunu yöntemini çok iyi kavramışlar, uyguluyorlar.
Adana'da birçok insan gibi bende, oy verme kabinine girince Hüseyin Sözlünün #Hayır oyu vereceğini hissediyorum, ama adam bu gün böyle yapmaya eli mahkum gibi görülüyor.
**
Bu durum bana, Abdülbaki Gölpınarlı'nın, imam Hüseyin Kerbela'ya doğru giderken, yolda karşılaştığı şair Ferazdak'ın Hüseyin'e söylediklerini hatırlattı. Ferazdak, Yezid'in yaşamakta olduğu bölgeden yanı Şam tarafından geliyormuş, Hüseyin oralardaki durumun nasıl olduğunu sormuş. Ferazdak, imam Hüseyin'e "gönülleri senden yana ama kılıçları Ümeyyeoğullarıyla" demiş. Birkaç gün sonra karşılaştığı Galiboğullarından Büşra'da aynı şeyi söylemiş, ‘gönüllerinde sen varsın, seni seviyorlar ama Yezid'in safında onun kılıcını sallıyorlar’ demiş o da.
Anadolu'da bir ata sözü vardır, bu tür durumlar için "zor oyunu bozar" derler. Türkiye bu günlerde tarihte, sıkça yaşanılan ilginç günlerden geçiyor.
***
Burada şöyle bir soru sorulabilir, sorulmalıdır Acaba Hüseyin Sözlü, zoru görünce, zora boyun eğmeyip, bana ne yapacaksanız yapın, "size # Hayır diyorum" diye bilir miydi?
Ne varki, bu zorda kalınca, başını dik tutup, zora boyun eğmeme geleneği, egemen sınıfların ideolojisini yansıtan akımlarda yok; bu gelenek Kızılbaşlar ile sosyalistlerde var. Pir Sultan "Şimdi bizim aramıza yola boyun veren gelsin" diye başlayan şiirinin bir yerinde, "üstüne yol uğrayınca ayrılmayıp duran gelsin" derken bunu diyor.
Aşk ile.
Yazarın Dİğer Yazıları
Osmanlı Türk'ü niye sevmezdi?
26 Eylül 2017Anayasa değişikliği ve kıçına kazık çakılan adam hikayesi
18 Şubat 2017Başkanlık rejimi savaş ve felaket demektir
31 Ocak 2017Devletin Alevisi olmak ya da olmamak, asıl sorun bu
12 Temmuz 2016Kalender Çelebi'nin hurucu
21 Haziran 2016Laiklik sürecinin gelişimi
5 Mayıs 2016Marksizm ve devlet üzerine
3 Nisan 2016İslamda Termidor
24 Şubat 2016'İnsan politik bir hayvandır'
9 Şubat 2016AKP'nin Alevi hareketini bölmek için yeni hamlesi: İrfan evleri
26 Ocak 2016