Ey büyük insanlık! Demokrasi kralları, monarşi kralları, silah ve petrol şirketleri, medya patronları ve onların coğrafyamızdaki "islamcı" hempaları, hocaları, ilahiyatçıları, bilumum kan emici, haydut, soyguncu ve "ırz düşmanları" hep birlikte seni ve biriktirdiğin değerleri yokediyorlar!
Emperyalizm insan hakları kavramını öylesine sömürdü ki sonuçta artık insanların büyük bir bölümü, adeta Pavlov'un köpekleri gibi, öldürme şekline göre tavır alır hale getirildiler. Yalnızca egemenlerin ve onların medyasının kendilerine gösterdiği, imal ettiği şeyi ‘gerçek' olarak kabul ediyor ve tepkilerini ona göre gösteriyorlar.
Emperyalizm, özellikle Saddam rejimine karşı gündeme gelen bir ölçüt geliştirdi: Kimyasal silah kullanmak müdahale ve savaş nedenidir.. Kimyasal silah yoluyla ölüm, ölümlerin en korkuncudur.. En ahlak-dışı olanıdır. İşte bu noktada insan hakları hatırlanmakta ve insanların moral değerleri, vicdanı neredeyse bu koşulda harekete geçirilmektedir. Ve emperyalist efendiler insanlığın kurtarıcısı rolüne bürünmektedirler.
Irak'ı kimyasal silahı var bahanesiyle işgal ettiler. Bağdat'ın tarihsel dokusunu füzelerle yıktılar. Kütüphanelerini, hazinelerini yağmaladılar. Ama kimyasal silah bulunamamıştı. Bush yönetimi koca bir yalanla dünyayı aldatmıştı. Dönemin ABD dışişleri bakanı Colin Powel ‘beni de kandırdılar.' itirafında bulunduğu zaman çoktan herşey unutulmuştu. Ne var ki, kimyasal silah var bahanesiyle Amerika ve müttefiklerinin işgali sonucunda ölen insan sayısı bir buçuk milyonu geçmişti.
Ortaya çıkan sadece bu büyük yalan değildi. Ebu Güreyp hapisanesindeki işkenceler ortaya çıktığında, insanlık, aldatılmışlığı, Amerikalı aydınların Bush'un tutuklanmasını talep eden kampanyalarına değin bir vicdan ezikliği ile dile getirmişti. Orada kadın ve erkek askerlerin yaptığı işkenceler, enteletuel dünyaya kolonyalizmi hatırlatan ve Amerikan basınında ‘sadıştçe ve gayri ahlaki' diye tanımlanan türden işkencelerdi. Kadın askerler, basına çuval geçirilmiş, çıplak, elleri arkadan bağlı erkek tutukluların cinsel organlarında sigara söndürürken poz vermişti. Müslüman kadın tutuklulular, dışardaki erkeklere, ‘bizi buradan kurtarın ve öldürün, amerikan piçlerini doğurmak istemiyoruz' diye haber gönderiyordu..
Ne yazık ki, bu büyük yalan ve o işkenceler bugün unutulmuş görülüyor. Unutulan bu mu sadece? O gün bu büyük yalana destek veren, işgalden pay çıkarmak için Washington-Ankara hattında mekik dokuyan, Bush yönetimiyle milyar dolarlar üzerine pazarlıklar yapan kimdi? Kimdi, şu işkenceleri, Irak'ın Müslüman halkına yapan ABD askerleri için "Bu cesur kadın ve erkeklerin en az kayıpla evlerine dönmelerini umuyor ve bunun için dua ediyoruz" diyen? (My Country İş Your Faithful Ally and Friend/by Recep Tayyip Erdoğan "We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties." (The Wall Street Journal, 31 mart 2003)
***
Şu satırları okuyalım..
28 Mayıs 2012'de Hürriyet'in Planet bölümünde İtalyan fotoğrafçı Marco di Lauro, "Sabaha karşı saat 3:00'te evime gittim ve BBC'nin Suriye'deki olayları anlatan ve benim fotoğrafımın kullanıldığı ana sayfasını görünce neredeyse sandalyemden düşecektim" dediği aktarılıyor. Di Lauro, fotoğrafın 27 Mayıs 2003'te, Irak'ın başkenti Bağdat'ın güneyinde çekildiğini ve Suriye'deki olaylarla hiçbir alakası olmadığını belirtti.
Facebook hesabından da "Birisi benim fotoğrafımı, Suriye'nin katliam yaptığını ispatlamak için propaganda amacıyla kullanmış" açıklamasını yaptı.
BBC, fotoğrafın altına "Bağımsız kaynaklarca teyit edilemeyen bu fotoğrafın Hüla'daki çocukların gömülmeyi bekleyen cesetleri gösterdiğine inanılıyor" notunu düşmüştü. Fotoğrafta "Aktivistlerden bir fotoğraf" mahreci bulunuyordu. BBC, skandalın patlak vermesinden sonra açıklama yaparak, fotoğrafın internette paylaşıldığını, kendilerinin de teyit ettirmeden kullandıklarını, fotoğrafın Irak'ta çekildiğini anladıktan sonra kaldırıldığını açıkladı. Ama fotoğraf, Humuş'un Hüla kasabasında 49'u çocuk, 34'u kadın 109 sivilin 25 Mayıs 2012 günü katledilmesi olayını Suriye hükümetine maletmeyi sağlamıştı.
Ne var ki, bu fotoğraf bugünlerde, buna rağmen bu kez Gutada'ki kimyasal silahlarla gerçekleştirildiği iddia edilen katliam için kullanılıyor. Sosyal medyada bu fotoğrafa rasladım. Üstelık üzerinde ‘Savaşa Hayır' sloganıyla. Belki siz de rasladınız.
****
Evet, Irak işgalinden beri öldürme biçimlerine göre geliştirilen bir politikayla ve aynı senaryo ile karşı karşıyayız.
İnsanları kurşunlamak ve kesmekle kimyasal silahla öldürmek arasında ne fark var? Sonuçta ölüm şeklinin üzerinde mi durmak gerekiyor yoksa olmaması gerektiği üzerinde mi? Zulmün, öldürmenin her biçimine karşı çıkmak mı, bazılarını tolere etmek mi?
Kendi evlerini temiz tutup geri kalanın nasıl ölmesi gerektiğine karar veriyorlar. Çünkü Batı için insanlık sadece kendisinden ibaret. Geri kalana hayvan sürüsü muamelesi yapıyor. Batıdan Doğuya ve Güneye gittikçe insanın değeri kademe kademe azalıyor sanki..
İnsanlığı karşı karışya getirdikleri tercihlere bakın. Kimyasal silahlarla öldürme kabul edilemez. Ama diğer şekilleri kabul edilebilir! "Bütün uluslar kimyasal silahların kullanımının sorumluluğu için ayağa kalkmalı" Ama ya diğer katliamlar, cinayetler, tecavüzler?
Batı iç savaş çıkartabilmek ve "inatçı Esad'ı" devirebilmek için Suriye'ye binlerce militan ve tonlarca silah gönderdi, halen de gönderiyor. Bu militanlar vahşice kafa kesiyor, kadınlara tecavüz ediyor, mezhep savaşı çıkartabilmek için barbarca toplu katliamlar yapıyor. Bu yöntemlerle başlatılan şiddet sarmalı Suriye'de her gün onlarca kişinin ölümüne neden oluyor. Ve bu barbarların "cinsel ihtiyaçlarını karşılamak cennete girmek için yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Bunun için Suriyeli kadınlar bu militanlarla kısa süreli (muta) nikâhla ilişkiye girebilir." fetvasını veriyor Suidi müftüleri!
İnançlı gençlik yetiştireceğim diye ülkenin eğitim sistemini altüst edenler işte bu ırz düşmanlarını örnek olarak işaret ediyor, fetvacılarıyla aynı hizada duruyorlar!
Daha yakın zamanda Lazkiye kırsalında, bir kısmının bedenlerinin parçalandığı ve çoğunluğunu çocuk ve kadınların oluşturduğu 200 köylü, Özgür Suriye Ordusu ve el-Kaide bağlantılı gruplarca katledilirken.. Aynı çeteler halen Rojava'da kadınları, çocukları, yaşlıları katletmeye devam ederken.. "Bir baba olarak, oğlunun cesedini kollarında tutan babanın görüntüsünü aklımdan çıkaramıyorum" cümlesi neden aklına gelmemişti Mr. Kerry'nin? Neredeydi bu Batı? Neredeydi Erdoğan? O katilleri, kan emicileri, ırz düşmanlarını siz desteklediğiniz için mi suskundunuz? Sadece Müslüman Kardeşler mi insan? Sadece onlar mı Müslüman?
Açıktır ki, Batı en sinsi planını en insanı kavramlarla örtüyor. Obama'nın koyduğu ve diğerlerinin izlediği çizgi.. ‘Kimyasal silah kullanılırsa kırmızı çizgiler asılır'.. Bir yandan barbar teröristleri Erdoğan gibi işbirlikçileri vasıtasıyla eğitirken, lojistik destek sağlarken, onlara tonlarca silah gönderirken öte yandan da Cenevre konferansından, yani siyasal-barışçıl çözümden kaçmak için de kimyasal silah kullanıldığını ispat etmeye çalışıyor! Kimyasal silahların kim tarafından kullanıldığı daha tespit edilmemişken savaş tamtamları çalmaya başladılar. Ve bunu insanlık adına vicdan adına yaptıklarına kendi halklarına inandıryorlar.
Emperyalist Batı ve onun vasallları, köleci Romanın en vahşi yönlerinin mirasını sürdürüyorlar. Arenada köle gladyatörlerin ölümüne dövüşünü zevkle izliyorlar. Tek farkla, bu kez maskeleri var. Ve medya vasıtasıyla kan ve vahşetin seyrine, seyirden zevk almaya koşullandırılmış trübünlerdeki Batı halkları ve narkozlanmış, afyonlanlanmış diğerleri, imparatorun öldür işaretine kilitlenmiş durumda..-
Ve en büyük alçaklık şudur ki, coğrayamızdaki diktatör heveslileri, Batıya karşı çıkıyormuş gibi yapıp, aynı seyir için imparotorluk valisi locasında oturuyor. Bir yandan döktükleri gözyaşı alçaklığın boğucu derinliği için mi dersiniz? Vicdanın ölümüne ağıt mi? ‘Kalpsiz dünyanın kalbi'ni de infilak ettirmesi mi?
Ey büyük insanlık!
Demokrasi kralları, monarşi kralları, silah ve petrol şirketleri, medya patronları ve onların coğrafyamızdaki "islamcı" hempaları, hocaları, ilahiyatçıları, bilumum kan emici, haydut, soyguncu ve ırz düşmanı hep birlikte seni ve biriktirdiğin değerleri yokediyorlar!
"Toprağında gölge olmayan, sokağında feneri, penceresinde camı, ama umudu olan" ey "büyük insanlık"!
Ölüm biçiminizi nasıl tercih edersiniz? Kimyalı mı Kimyasız mı?
Yazarın Dİğer Yazıları
Fareler, Muktedirler ve Seçim
12 Mayıs 2023TİP’in kararı, HDP’nin Çengiz Çandar Tercihi
28 Nisan 2023Faşizm ve İç Savaş
30 Haziran 2022Devrimci durum ve Emek Cephesi
8 Kasım 2021Kurucu Meclis, Halk ittifakı ve HDP
23 Eylül 2021Mihri Belli’den kalan: Devrimin güncelliği
16 Ağustos 2021Güzel bir insan, kararlı bir devrimci: Şaban Ormanlar
13 Temmuz 2021Faşist MHP Kapatılmalıdır!
4 Temmuz 2021Finale Doğru
26 Nisan 2021Yeni-Osmanlı Galaksi İmparatorluğu:)
13 Şubat 2021Demokrasi Manifestosu, Geçici Hükümet’le Erdoğan’sız seçim!
11 Aralık 2020Seçimler Amerikan toplumundaki yarılmayı açığa çıkardı
11 Kasım 2020Egemen paradigmanın içindeki ‘Muhalefet’
3 Eylül 2020Devletin emperyalist siyaseti, faşizm ve Kürt sorunu
8 Temmuz 2020Dayanışma
21 Mayıs 2020AKP-MHP’li vekiller deyyusların ‘siyasi’ temsilcileri mi?
16 Nisan 2020Cumhuriyeti mi, tasfiyesini mi kutluyorsunuz!
31 Ekim 2019Marksist Devrimci olarak Mihri Belli
16 Ağustos 2019Cumhur ittifakı değil Cürüm ittifakı
13 Mayıs 2019İkili kriz: hem iktidar hem muhalefet
27 Şubat 2019