14 Mayıs Seçimlerine Dair

Mehmet Çevik

1 Mayıs 2023
14 Mayıs Seçimlerine Dair

Hem C. Başkanlığının hem de meclisin muhalefetçe kazanılması halinde kurulacak yeni cumhuriyetin demokratik içeriği Emek ve Özgürlük İttifakının gücüyle doğru orantılı olacaktır. Yine ayrıca Yine E. Ö. İttifakının güçlü olması ortakları karşısında K. Kılıçtaroğlunun elini güçlendirecektir.

Önce bazı hatırlatmalar; 1) ABD, 60 lı yılların başlarında Sovyetlerin yükselişine karşı Afrika, Güney ve uzak Asya, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkelerine, karşılığında askerlik muafiyeti verdiği 2 yıl görev süreli çok sayıda "barış gönüllüsü" göndermeye başladı. Türkiye'ye de 62-69 yılları arasında 2 bin civarı barış gönüllüsü gelmişti. Barış gönüllülerinin faaliyetleri bir çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de CIA faaliyeti olarak tanımlanmış ve protestolara sebep olmuştu. Barış gönüllüleri gittikleri ülkelerde köy, kasaba, kent, üniversiteler ve kamu kuruluşlarında çok sayıda araştırmalar yaparlar. Kaldıkları 2 yıl boyunca ülkenin etnik ve kültürel yapısı hakkında olabilecek tüm bilgilere ulaşmaya çalışırlar. Ülkede hangi etnik ve nüfus öbekleri vardır, hangi coğrafi bölgelere yerleşiktirler, tarihsel hikayeleri, gelenekleri, görenekleri nelerdir, hangi siyasal ve kültürel eğilimlere ne kadar açıktırlar, diğer etnik ve kültürel öbeklere karşı hangi duyguları, hangi yoğunlukta taşırlar vs. vs. Bütün bu bulgular, ABD'de "Gönüllüler" yasasında da açıkça belirtildiği gibi, ABD'nin çıkarları için hangi ülkelerde hangi politikalara gereksinim duyulacağını belirlemeye ve komünizmin küresel yayılmasını önlemek için hangi politik, ekonomik ve kültürel hamlelerin belirlenmesine yarayacaktır. Türkiye'de çalışan gönüllülerin topladıkları bilgiler, gönüllüler yasasında belirtilen amaç doğrultusunda bir süzgeçten geçirildikten sonra bir tevatüre göre 1963 yılında dönemin hükümetine "şayet komünistler alevi kesim içinde örgütlenirlerse çokta engel olmayın" tavsiyesinde bulunulur. Çünkü ülkede ezici çoğunluk etnisitede Türk, mezhepsel olarak ise Sünni'dir. Türk-Sünni bileşimin en nefret ettiği öbeklerde ilk sırada aleviler, 2. sırada ise komünistler gelmektedir. En çok nefret edilen iki azınlık kesim birleşirse Türkiye'nin ezici çoğunluğunu oluşturan Türk ve Sünni nüfusun rızasını asla alamazlar. Gerekçede bu. Bu tespite  tevatür diyorum, çünkü  ABD'nin bu tavsiyesini belki de 20 yıl kadar önce bir yerde okumuştum. Bir gazete köşe yazısı mı, yoksa emekli bir bürokratın anılarında mı hatırlamıyorum. Hatırlayamadığım için, yani yazıya ulaşıp güvenilir bir kaynak olup olmadığına kanaat getiremediğim için tevatür diyorum. Ancak mantık yürüterek ABD'nin gönüllüler yasasının amacına uygun düşen bir öneri olarak Türkiye hükümetine tavsiye edildiğini düşünebiliriz.                                              

2) Türkçedeki karşılığı "yıldırma, sindirme" olan terör sözcüğünün siyasal bir kavrama dönüşmesi 1789 Fransız devrimi ile olmuştur. Devrime karşı direnç gösteren geleneksel kesimlerin tasfiyesini sağlamak üzere Fransız devrimcileri Jakobenler tarafından terör konsorsiyumları oluşturulur. Terör konsorsiyumlarının en bilinen ismi ünlü Robespierredir. Anlaşılacağı üzere terör siyasal hayata bir yönetimsel kavram olarak girer. Burjuvazinin radikal ve devrimci dönüşüm çizgisini terk etmeye başlamasıyla, devletin yönetim aygıtı olmaya devam etmekle birlikte ancak devrimci bir dönüşümü simgelediği için terör kavramı yavaş yavaş terkedilir. Başlangıçta şiddet yöntemlerini kullanan örgüt ve hareketlere, daha sonraları ise günümüze kadar gelen süreçte hak talebinde bulunan tüm mücadele örgütlerine kolaylıkla yapıştırılan "kötücül" bir yaftaya dönüştürülür. Geçmişte terörist olarak itibarsızlaştırılmaya çalışılan tarihsel figürlere örnek olarak; Anadolu hareketinin önderi Mustafa Kemal, sosyalistlerin eşsiz amcası Ho Chi Minh, Küba devriminin yıldızları Che ve Fidel, Güney Afrika ırkçılığını dize getiren Nelson Mandela, Filistin halkının efsane önderi Arafat, Agostinho Neto, Bin Bella ve burada sayamadığım nice ismi sıralayabiliriz. Burada düşünülmesi gereken konu; bir itibarsızlaştırma sıfatı olarak terörist yaftasını yapıştıranlar mı yoksa yapıştırılanlar mı teröristtir? Ya da bu yaftayı yapıştıranlarda mı yoksa yapıştırılanlarda mı itibar zafiyeti vardır?                                                                          

3)Türkiye yüz yıl önce İttihat Terakkinin uzantısı olarak Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde Bolşevik Rusya, Kürtler, İslamcılar ve Alevilerin ittifakı ile kurulur. Modern Türkiye kuruluşundan bu yana çeşitli değişim dönüşümler geçirir ve 20 küsur yıllık Ak parti iktidarı ile revizyonu mümkün olmayacak ağırlıkta bir tahribata uğrar. 14 Mayıs seçimleri, artık yeniden kurulması kaçınılmaz olan yeni Türkiye'yi kimin kuracağının  kararının verileceği bir içeriğe kavuşuyor. Bir tarafta ülkenin 2 yüz yıllık modernleşme birikimini yok etmeyi amaçlayan, 1923 kuruluşunda İstanbul hükümeti saflarını oluşturan siyasal dinamiklerin devamcısı C. İttifakı, diğer yanda ise Anadolu hareketi dinamiklerinin devamcısı M. İttifakı ve YSP var.  1923 kuruluşunda yer alan dinamikler ve saflaşmalar ile bugünkü yeniden kuruluşun dinamik ve saflaşmaları arasında kimi detay değişiklikler dışında büyük bir benzerlik dikkat çekiyor. Dünya gerek yüzyıl önce gerekse bugün küresel hegemnonya rekabeti içindedir. Gerçi yüzyıl önce hegemonya (paylaşım) rekabeti sonuçlanmış, egemen ülkelerce yeni bir denge oluşturulmuş ama oluşan bu dengeye Türkiye'den yükselen itiraz Anadolu'da kurtuluş savaşına dönüşmüştür. Yani küresel kriz Dünyada bitse de Türkiye için devam etmektedir. Günümüz küresel rekabeti ise farklı aktörler (ABD-Çin ve blokları) arasında farklı araçlar kullanılarak halen devam etmektedir. Başka bir detay farklılık ise yüzyıl önce Kürtler ittifakın doğrudan bileşeni iken bugün dışarıdan destek biçiminde yer alıyorlar. Kürtlerin yüzyıl önce ittifaktaki temsilcileri egemen sınıf mensupları iken bugün taleplerini kapsamlı bir demokratik içerikle ortaya koyan emekçilerin sözcüleridir.  Yüzyıl önce gerçekleşmiş ve bugün süreç olarak devam eden iki kuruluş arasındaki iki önemli farkın ilki 1923 de kadınlar için bir dinamik tanımlaması yapılamıyorken bugün kadınlar bence eylemli kulvarın en etkili dinamiğidir. 2. önemli fark ise 1923 de ülke savaş meydanlarında kurulmuşken bugünkü kuruluşa karakterini verecek olan sandık ve parlamento araçları olacaktır. 14 Mayıs seçimlerinin yüksek düzeyde önemli olması bu nedenledir. 

Evet ben oyumu Cumhurbaşkanlığında K. Kılıçtaroğlu'na mecliste ise YSP'ye vereceğim. Yukarıdaki hatırlatmalar ise kime oy vereceğimin değil, kime oy vermeyeceğimin gerekçeleridir. Zira bir sosyalist olarak, sosyalizmi halka bir seçenek olarak ortaya koyan TİP'e oy vermemenin "bir an önce tek adam rejiminden kurtulmak"tan daha anlamlı nedenleri olmalıdır. 3. hatırlatmada bahsettiğim gibi Türkiye bugün yeniden kuruluşun sancılarını yaşıyor. Benzer sancıları 2018 seçimlerinde de yaşamıştık. Ancak 2018 seçimlerinin galibi C. İttifakı muhalefetin güçlü direnişi karşısında tasarladığı kuruluşu gerçekleştirememiş, mevcut rejimin tahribatını daha da derinleştirmekle yetinmek zorunda kalmıştı. Bugünkü siyasal denklemden HDP (YSP)'ni çıkarırsak C. ve M. İttifaklarının başa baş olduğunu görüyoruz. Hatta C. İttifakı biraz daha avantajlı gibi. C. İttifakı 2018 seçim galibiyetinden sonra tüm gücünü ve dikkatini HDP'nin  tasfiyesine verdi. Ama başaramadı. Başarsaydı Sıra CHP'ne ve diğer muhalefet güçlerine gelecek ve diktatörlük rejimini kuracaktı.  HDP ve etrafında oluşan Emek ve Özgürlük İttifakının seçimlerden olabilecek en güçlü şekilde çıkmasının önemi buradaydı. Ayrıca hem C. Başkanlığının hem de meclisin muhalefetçe kazanılması halinde kurulacak yeni cumhuriyetin demokratik içeriği E. Ö. İttifakının  gücüyle doğru orantılı olacaktır. Yine ayrıca Yine E. Ö. İttifakının güçlü olması ortakları karşısında K. Kılıçtaroğlunun elini güçlendirecektir. 1. Tespit olarak TİP li arkadaşlar bunu göremedi. TİP in ayrı listeyle seçime katılması vekil sayısında bir kayba neden olmasa bile bir siyaset zaafı taşıdıkları gerçeğini değiştirmez.                                                                             

3. hatırlatma üzerinden devam edelim; bizler sosyalistler olarak toplumun sadece bir kesiminin (işçi sınıfı veya emekçilerin değil) tüm insanlığın, sadece tüm insanlığın da değil, doğadaki hayvanıyla, bitkisiyle tüm canlıların ideal yaşam ortamına bizi götürecek olan sosyalizm için mücadele ederiz. idealimiz ideolojimizdir, mücadelemiz ise politikalarımızdır. ideolojimiz ile politikalarımızı birbirine karıştırdığımızda hem ideolojimiz hem de politikalarımız anlamını yitirir. Bizler de toplum içinde 70'lerden bu yana olduğu gibi etkisizleşiriz.  Açıktır ki bizleri doğayı da kapsayacak şekilde idealimize götürecek olan insanlar (dar anlamıyla sınıf da denebilir) arasında yapacağımız politik faaliyetlerimizdir. Bu faaliyetler idealin topluma dayatılması biçiminde olduğunda toplumdan bir karşılık görmemektedir. Toplum sosyalistlerin dışında farklı gelecek tahayyüllerine sahip ideolojik ve politik başka dinamikleri de içerir. Neticede toplumlar politik arenada mükemmel bir yaşamın formülasyonlarıyla ilgilenmezler, daha iyi bir yaşam için geleceğe bakarlar. Bakış açılarını ise o anda yaşadıkları sorun her ne ise o sorunun çözümü belirler. Sorunun çözümüne katılan siyasal dinamiklerin (düzen partilerinin manipülasyonları da dahil) önerilerine açık olurlar.                                                                          

Bugün toplum öyle yada böyle sorun olarak tek adam rejimini belirlemiş, çözüm olarak ise ittifaklar ve tek listeye ikna olmuşken, ve çözümü gerçekleştirecek en güçlülerine (K. Kılıçtaroğlu ve CHP ile YSP) dikkat kesilmişken TİP'li arkadaşlar çözümün içinde yer alıp, toplumun dikkatini tek adamı devirdikten sonra kurulacak yeni cumhuriyetin en geniş demokratik içeriğini sosyalistler olarak sunacaklarına, kendilerini diğer sol fraksiyonlarla rekabet kulvarına hapsederek, beş yıllık gerçekten de çok başarılı parlamento faaliyetlerinin kazanımlarını da heba edecek şekilde ayrı liste çıkardılar. Tekrar edecek olursam matematiksel olarak TİP'in ayrı liste çıkarması herhangi bir vekil azalmasına sebep olmasa bile bu onların doğru matematik yaptıklarını değil 14 Mayıs seçimlerinin yeni bir kuruluşu temsil ettiğini görmemeleridir. Bu da 2. tespit olsun. 

1. ve 2. hatırlatmalara gelirsek; toplumların tarihsel süreç içinde gelişimini engelleyen önyargılara dönüşmüş kimi saplantıları vardır.  Çok basitçe atılacak bir adımla devasa bir sorun aşılabilecekken o adımı atmaktan alıkoyan önyargı ve saplantılar, çoğu kez devletin dayattığı ve baskıcı politikalarıyla pekiştirilmiş de olsa fark etmez, geçmişte olan bir mutabakatın sağladığı ve bir şekilde toplumun ortak değerine dönüşmüş prangalardır. Çoğu kez bu prangalardan kurtulmak elbette ki yaşanmış birikimlerin olgunlaşmasıyla birlikte bir an meselesidir.  14 Mayıs seçimlerinin kazanılmasıyla, bugüne kadar yaşanmış ve 14 Mayısa kadar da yaşanacak olan, tek adamdan kurtulmak için kurulan ittifaklar hakkındaki tartışmalar ve sonucunda kurulan ittifaklar, terör, terörizm ve terörist kavramları ile Alevilik önyargısının da kırılmasını büyük ölçüde gerçekleştirecek, Türkiye toplumu kendisini bağlayan çok çok önemli tarihsel iki prangasından kurtulmuş olacaktır.  Bu önyargılar C. İttifakının seçimlerde kullandığı en önemli argüman iken bu hassasiyetlere paye veren muhalefet blokundaki tek parti İYİP. İYİP baştan beri  'seçilecek' veya 'seçilemeyecek' aday söylemiyle Alevilik, HDP karşıtı söylemiyle de terör önyargılarına sadakat içinde bir tutum sergiledi, sergiliyor.                 

TİP'li arkadaşların terör ve Alevilik önyargılarının kırılması için diğer tüm sosyalistler gibi mücadelenin ön saflarında yer alacaklarına hiç kuşku yoktur.  Ancak A. Şık'ın Alevi aday çıkışı neyse de S. Kadıgil ve başka bazı arkadaşların ayrı listeyi HDP ile olunca, alınamayan oyları alacak olmakla gerekçelendirmeleri izahı zor bir tutum.  Bu da bir sosyalist olarak TİP e neden oy vermeyeceğimin 3. ve son tespiti olsun. 

Son olarak  A. Şık'ın kampanya esnasında söylediği sözler üzerinden gerek A. Şık'a ve gerekse TİPe yönelik bir eleştirinin amaç ve sınırlarını aşan söylemleri doğru bulmuyorum.

 

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…