Kahrolsun İnsan Hakları

Rahmi Yıldırım

9 Mayıs 2023
Kahrolsun İnsan Hakları

Cumartesi Anneleri, her cumartesi günü İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanarak, gözaltında işkencelere ve siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarını arayanlardan oluşan bir topluluk. Esin kaynağı, Arjantin’de faşist cuntanın yok ettiği çocuklarını bulmak için Plaza Del Mayo’da toplanan anneler.

Türkiye’nin Cumartesi Anneleri ilkin 1995 yılında toplandılar. Başlıca talepleri, kayıpların devlet arşivlerinde kayıtlı akıbetlerinin açıklanması, faillerin yargılanması.

Toplantıları zaman zaman keyfi olarak engellendi, kesintiye uğradı; ama kayıp yakınları 28 yıldır taleplerinden vazgeçmediler. Recep Tayyip Erdoğan da Başbakan sıfatıyla 5 Şubat 2011’de Cumartesi Anneleri’yle görüşmüş, sorunun çözümü için söz vermişti.

Ne var ki, Erdoğan’ın bu sözü de demokratikleşmeye ilişkin diğer vaatleri gibi kâğıt üstünde kaldı. Ucube başkanlık rejimine geçilir geçilmez, 25 Ağustos 2018’e rastlayan 700’üncü hafta buluşması İçişleri Bakanı SS’in talimatıyla Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. O günden beri Cumartesi Anneleri, kendileriyle özdeşleşen alanda toplanamıyorlar, toplandıklarında polis tarafından coplanıyorlar, gözaltına alınıyorlar. Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumartesi Anneleri’nin toplantısına polis saldırısının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına aykırı olduğuna oybirliğiyle hükmetti. AYM’nin ihlal kararı geçen 23 Şubat’ta Resmi Gazete’de yayımlandı. Ancak AYM’nin kararına karşın Cumartesi Anneleri haftalardır coplanıyorlar, gözaltına alınıyorlar.

*** 

Cumartesi Anneleri’ne yönelik resmi terör ve gözaltılar, İnsan Hakları Derneği İHD’nin şubelerinde düzenlenen basın açıklamalarıyla protesto edildi.

İHD Ankara Şubesi’nin bu haftaki gündeminde bir açıklama da cezaevlerindeki hasta mahpuslarla ilgiliydi. Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, tam 452 haftadır cumartesi günü şube binası önünde toplanıp bir hasta mahpusun sorununa dikkati çekiyor. Dernek üyelerinin 452’nci buluşması Ankara polisinin keyfi yasağıyla engellendi geciktirildi. Gerekçe? Yok bir gerekçe.

Şube binası önünde resmi ve sivil kıyafetli onlarca polis. İnisiyatif üyelerinin toplanmasına engel oluyorlar.

Şube yöneticisi Sevil Turgut, “Hangi gerekçeyle?” diye soruyor.

Polis amiri “Valilik kararı” diyor.

Sevil Turgut, “Gösterin kararı!” diyor, polis amiri bir karar göstermiyor.

Sevil Turgut, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü bu anayasada bile haktır” diyor; polis amiri, bu kez “Seçim yasakları” diyor.

Sevil Turgut “Bizim açıklamamız seçim faaliyeti değil” diyor; polis amiri oralı olmuyor.

Sevil Turgut açıklamayı açık alanda yapmakta kararlı olduklarını vurguluyor.

Kuşatma yarım saat sürüyor. Polisler, inisiyatif üyelerini sokakta taciz ediyorlar. Gerekçe, “Geleni geçeni engelliyorsunuz!”

Jandarma subaylığından emekli olduğumu söyleyerek, yaptıklarının kanun dışı olduğunu ihtar ediyorum ama aldırmıyorlar.

Nihayet, yarım saat süren engellemenin eziyetin yeterli olduğunu düşünerek açık alanda basın açıklamasına izin veriyorlar.

Açık alanda basın açıklamasında ısrarından dolayı Sevil Turgut’u ve diğer şube yöneticilerini içten içe alkışladım.

***

 

Fotoğrafta görüldüğü üzere bir avuç kişiyiz ama en sade bir basın açıklamasına bile tahammül edemeyecek ölçüde demokratik haklara düşmanlık söz konusu. Nereden bakılırsa bakılsın, keyfi bir uygulama. Ortada bir valilik kararı yok, olsa bile anayasaya aykırı bir karardır. Olan biten, bürokrasinin öteki birimlerine de sinmiş, polis ve askeri bürokrasiye egemen faşizan zihniyetin sahaya yansımasından ibarettir. Balık baştan kokar denir ya; bürokrasinin alt kademelerindeki daha düşük rütbeli otokratlar da durumdan vazife çıkartıyorlar; keyfi yasaklar koyuyorlar.

Özgürlüklere düşman öyle köklü bir kültürdür ki, onca iktidar geldi geçti, hiçbirinde emniyet örgütünün faşizan zihniyetine çare aranmadı.

***

 

Tansu Çiller’in iktidar günleriydi; Murat Karayalçın Başbakan Yardımcısı idi. Ben de, koalisyon hükümetinin SHP kanadını izlemekle görevli ANKA Ajansı muhabiriydim. Memur sendikacılığının öncüsü KESK, memur maaşlarına ek zam için gösteriler düzenliyor; polis memurları sivil memurları sopadan geçiriyordu. Nihayet Bakanlar Kurulu ek zam gündemiyle toplandı.

Toplantı saatler sürdü. Başbakanlık binası önünde toplantıdan çıkacak kararı bekliyoruz. Toplantıdan ilk olarak Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna çıktı. Hemen karşıladık, ek zam için nasıl bir karar alındığını sorduk. Yıldırım Aktuna, soruyu geçiştirdi; aracına binip gitti. Başbakanlık koruma polisleri hemen biz gazetecilere gelip “Ne olmuş abi, ek zam çıkmış mı?” diye sordular. Biz de “Henüz öğrenemedik” diye karşılık verdik.

Derken, Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın göründü; hemen karşıladık, ek zammı sorduk. Karayalçın “Gerekli açıklamayı Tansu Hanım yapacak” diye yanıtladı. Polisler yine yanımıza gelip heyecanla “Ek zam çıkmış mı?” diye sordular. Gerekli açıklamayı Başbakan’ın yapacağını söyledik, polisler uzaklaştılar.

Nihayet Başbakan Tansu Çiller göründü, kameralar mikrofonlar hazırlandı. Tansu Çiller, ek zam konusunu gelecek Bakanlar Kurulu toplantısına ertelediklerini bildirdi; aracına binip gitti. Polisler bu kez daha heyecanlı yaklaşıp ek zammı sordular. AA Muhabiri Vedat Çuhadar, muzip bir ifadeyle “Ek zam çıkmış, gösterilerde dayak yiyenlere zam var, dayak atanlara yok” diye yanıtladı. Başbakanlık koruma polislerini aldı bir düşünce. Polislerin düşünceli hal ve hareketleri endişe verici bir biçim kazanmaya başlayınca Vedat’ı dirsekledim; “Vedat gerçeği söyle, yoksa şimdi bizi de dayaktan geçirecekler” diye uyardım. Vedat “Şaka şaka! Ek zam konusu gelecek Bakanlar Kurulu toplantısına ertelenmiş” diye açıkladı. Vedat’ın bu açıklaması üzerine bir polis ne dese beğenirsiniz? “Abi ya, İstanbul’daki arkadaşlar da sivil memurları bizim dövdüğümüz kadar dövselerdi, ek zam kesin çıkardı!”

***

Dediğim gibi, özgürlüklere düşman öyle köklü bir kültürdür ki, onca iktidar geldi geçti, hiçbirinde emniyet örgütünün faşizan zihniyetine çare aranmadı. Geçmişte polislerin katıldığı protesto gösterilerinde “Kahrolsun insan hakları!”, “Yetki isteriz, komünistlere yeteriz!” diye slogan atıldığını anımsıyorum.

Bülent Ecevit’in son başbakanlığı döneminde polisler yine resmi üniformalarıyla sokağa dökülmüşler insan hakları aleyhine sloganların yanı sıra tekbir getirmişler, “Başbakan istifa” diye bağırmışlardı. Ecevit, “Polisler zaman zaman duygularına kapılabilirler, tepki duyabilirler. Fakat izinsiz olarak sokaklara dökülürlerse, asayişten sorumlu oldukları halde asayişsizlik etkeni olurlarsa, işler çığırından çıkar” diye karşılık vermişti.

Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise, “Bu gösterilerin arkasında soyguncular ve eşkıya var” diye açıklama getirmişti.

Sadettin Tantan polis ayaklanmasının arkasında hangi soyguncular ve eşkıyaların olduğunu açık etmedi. Günümüze gelecek olursak. İçişleri Bakanı’nın, Jandarma Komutanı’nın öyle fotoğrafları çıkıyor ki. Kimler kimlerle beraber!

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Ecevit yaşasa AKP'ye oy verir miydi?
    Necmettin Erbakan Atatürk ve laiklik karşıtlığı söz konusu edildiğinde “Atatürk yaşasaydı Milli Görüşçü olurdu” diyerek üste çıkmaya çalışırdı. Bugün de DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş yaşasalar, Cumhur…
  2. Otokrasi ya da demokrasi referandumu
    Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kaldı. Seçimin sonucuna göre ya mevcut otokratik rejim dizginsiz kalacak (ki, geri dönüşü olmayan yolda son durak siyasal İslam’ın cehennemi teokrasidir) ya da olabilirse…
  3. Yeşil SOl Parti'nin konuğu Cengiz Çandar
    ''Dönek, dostlarını tuzağa düşürmeye açık kişilik zafiyetleri, köksüzlük ve aidiyet eksikliğiyle kıvranır durur. Her zaman en güçlü olana yamanma eğilimindedir. Pentagonize dönek Çandar’ın kendisini ait hissettiği tek liman ABD’dir. İster…
  4. Deprem Yardımında Rüşvet Endişesi mi?
    ''Erdoğan Bayraktar:“Reis, beni hırsız çuvalının içine attı” diye feryat etti. Partili bir arkadaşı, “Allah, insana af dileme hakkıyla günah işleme özgürlüğü vermiştir” diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Partinin fetvacısı da “yolsuzluk ayıptır…
  5. Siyasette İlkesizliğin Dayanılmaz İğrençliği
     YRP Genel Başkan Fatih Erbakan “Batmakta olan Titanik gemisine binmeyeceğiz, AKP’nin 20 yıllık günahına ortak olmayacağız, seçime tek başımıza gireceğiz” dedikten sadece bir gün sonra AKP gemisine atladı.  Kabul etmeli ki, Recep Tayyip…
  6. Depremin Medyası Medyanın Depremi
    Deprem felaketi sadece topluma ve siyasete değil medyaya da ne denli zehirli bir zihniyetin egemen olduğunu gösterdi. Asıl gücünü dinden ve geleneklerden alan bu zihniyetin özünde devleti kutsayıp toz kondurmamak,…
  7. İyi Parti kötü Siyasetçi
    Tansu Çiller / Mehmet Ağar çömezi MA kötü siyasetçidir, negatif anlamıyla bile ilm-i siyaset yoksuludur. Bu yaştan sonra da ilm-i siyaseti öğrenmesi ve ıslahı mümkün değildir. Ülkücü refleksi her an…
  8. Ukrayna: Emperyalistler arası hesaplaşma alanı
    ''Umulur ki, Ukrayna halkı Sovyet devrimiyle kazandığı kendi kaderini tayin hakkının kıymetini anımsar; ABD ve NATO ile Rusya emperyalizmi arasındaki paylaşım savaşının dışında kendi yolunu bulur; ABD emperyalizmi destekli mevcut…
  9. Asker Deprem Bölgesine Neden Geç kaldı?
    ''Yürürlükteki 5442 sayılı İl İdaresi Yasası da askerin göreve çağrılmasına yeterli. Yasa’nın ilgili 11’inci maddesi, il genelinde çıkabilecek olaylarda valiyi askerden yardım istemekle yetkilendirmiş. Yasa valilere böyle bir yetki vermiş…
  10. Deprem Kader Değil!
    Deprem Kader Değil!
    11 Şubat 2023
    Bu ülkede siyasetin, devletin ve toplumun kılcal damarlarına hücrelerine sinmiş alaturka dinci faşist zihniyetin on binlerce hayatı söndüren depremlere karşın değişmemesi, değişenin sadece kişiler olması kader midir?   Ülkemiz dünyanın…
  11. Guguk sisteminde Cumhurbaşkanı adaylığı
    Anayasa’nın açık hükmüne karşın Yüksek Seçim Kurulu RTE’nin adaylığını kabul ederse ne olur? Yanıt: “Hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk, o da farklı bir şey. Şu anda seçimle…
  12. Türban mağduriyeti bıktırdı
    Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün ama İslamcı faşizmin bayrağı tesettürün siyasi ekonomik diplomatik kültürel gündemi bloke etmesinden rahatsızım, isyanlardayım. Bir sosyalist olarak, geçmişte herkese Sünnilik dayatan sözde laiklik ve Atatürk…
  13. Peygambere kalmayan dünya Papa'ya da kalmadı
    ''Dini yapılarda nedense her şeyden önce pedofili rezaletleri vuku buluyor. İslam coğrafyasında olağan sayılıyor ama Benedictus, 400 rahibi pedofili, taciz ve tecavüz gerekçesiyle yürütülen soruşturmalar kapsamında görevden aldı. Ancak göstermelik…
  14. Walesa Şemsi ile Birlikteydik
    ''Grev ve yürüyüşte Şemsi Denizer’in öncü gözükmesine karşın, işçi komitelerinin militan örgütlenmesi olmasa, Denizer ve sendika bu çapta bir grevi ve yürüyüşü örgütleyemezdi. Eylemin bitmesinin ardından işçi komitelerinin tasfiyesinde Denizer’in…
  15. Devletleşen Kötülük ve Cehalet
    Türkiye, devletleşmiş cehalet, kötülük ve yobazlığın tutsağı olarak teokrasi durağında bitecek felaket yolculuğunda kilometreleri hızla tüketiyor.  Felaket yolculuğunun yakın gelecekteki en önemli durağı cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri olacak.  Cehalet ve…
  16. Pandora'nın kutusundan çıkan türban
    Demokratik laik gelenek görenekleri yüzeyde kalmış ya da hiç olmamış ülkelerde Pandora’nın kutusu hep açıktır. Her an bir kötülük fırlayıp ülkenin elini kolunu ayağını bağlayabilir.  Pandora’yı bilmeyen yoktur herhalde; öyküsü…
  17. Tarikatların ve Sarayın Çocuk Gelinleri
    Ne yazık ki bu iğrençlik, “münferit, sıra dışı, bireysel, tekil” bir olay değil. Tersine, kimileri için ecdat yadigârı bir gelenek, vaka-i adiye, sıradan bir olay; sosyolojik teolojik bir dram. Bu…
  18. Alevilerin Kayyumlarla bitmeyen Sınanması
    İslam içi sayılmakla birlikte Alevilik, heterodoks (farklı) ve batıni bir inanç öğretisidir. Sünni ve Şii yorumuyla ortodoks (egemen) İslam mülk sahibi sınıfların iktidarını kutsayıp meşrulaştırırken Alevilik tarih boyunca mülksüzlerin, baldırı…
  19. İhvancı Hayalin İflası ya da 'Grand Strateji'
    ''Devletler arası siyasetin kadim kanunları, devletler arasında ezeli/ebedi dostlukların değil çıkarların olduğu yasası, dış politikada Firavun/Musa masallarıyla edilen duaya yer olmadığını sert bir şekilde anımsattı; “öldürmeyi iyi bilen” İsrail liderleriyle,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…