17. yüzyılın en büyük Flemenk ressamı, Barok döneminin devidir. Yenilikler yapma yolunda gösterdiği yetenek onu birçok çağdaşından ayırır. Belli öğeleri, daha fazla aydınlanmış ışığı doğru ve hızlı biçimde kullanır. Asimetri ile oynadığı zekice oyun ise resim sanatı için yeniliktir.
Avrupa ve Hollanda sanat tarihinin usta ressamlarından Rembrandt Harmenszoon van Rijn,ışığın ve gölgenin ressamıdır. 15 Temmuz 1605 yılında varlıklı bir ailenin dokuz çocuğundan sekizincisidir. Hollanda'nın üniversite şehri olarak bilinen Leiden'de dünyaya gelir. Babası değirmenci, annesi ise fırıncı kızıdır. Yaşamının ilk yıllarına ait ayrıntılar yüzeyseldir. 7 yaşında Leiden'de Latince eğitim veren bir okula gider. Derslerde sürekli resim çizer, eğitimcilerin ve öğrencilerin portrelerini yapar. Bu çalışmaları yüzünden Rembrandt sık sık ceza alır. 8 sene sonra Rembrandt eski Yunan ve Latin edebiyatlar üzerine eğitim görmek amacıyla üniversite eğitimine başlar. Kitaplarla dolu bir hayat ona göre değildir. Gerçek yeteneğinin sanat olduğunu bilir.
Rembrandt üniversiteden ayrılır ve ressam Swanenburg'un yanında çırak olarak eğitim almaya başlar. Bu çalışmalara 3 yıl boyunca devam eden Ressam daha sonra Amsterdam’a giderek tarih resimleri ile bilinen Pieter Lansman'ın yanında da çıraklık yapar. Lansman, Rönesans dönemine ait büyük eserleri yerinde incelemek için İtalya'ya gider ama Rembrandt Roma, Floransa, Venedik yolunda onu takip etmez. Genç yaşta olmasına rağmen kendi kararlarını rahatlıkla verir ve sonuçlarına katlanır. Lansman, Rembrandt'a neden İtalya'ya gitmediğini sorunca şöyle bir cevap alır: "Bütün İtalyan sanatçılara ait baskılar elimin altındayken neden İtalya'ya gideyim? Neden bu kadar zahmete katlanayım?" der. Amsterdam dünya çapında ve sanat eğitimi alanında çok önemli bir şehirdir. Rembrandt, görsel tasvirler yoluyla düşünen, anlatan, düşündüklerini rahatça resmeden çok önemli sanat adamıdır.
17. yüzyılın en büyük Flemenk ressamı, Barok döneminin devidir. Yenilikler yapma yolunda gösterdiği yetenek onu birçok çağdaşından ayırır. Rembrandt' ın resimlerinde kompozisyon öyle vurgulayıcı şekilde kurulmuştur ki önce resme bakar, ayrıntıları yorumlamaya başlarız. Rembrandt bu kompozisyonlarda resimlerdeki belli öğeleri, daha fazla aydınlanmış ışığı doğru ve hızlı biçimde kullanır. Asimetri ile oynadığı zekice oyun ise resim sanatı için yeniliktir. Işığın ve asimetrinin kullanımı yoluyla bakışları istediği noktada toplar, ayrıntılarda ustaca belirginleştirmeyi de çok iyi bilir. Rembrandt İncil'den alınmış konuları resmetmeye meraklıdır. Tabi bu durum bir Protestan ülkesi için alışılmış bir durum değildir. Çünkü Protestan kiliselerinde resimler üzerinde bazı yasaklar uygulanır. Rembrandt'a göre insani duyguların tümü kutsal kitapta yer almıştır. Bu nedenle de İncil ona neler yapabileceğini gösterme yolu sunar. Geçmişi hatırlamak için kutsal kitaptan konuları resmetmek çok eski bir gelenektir. Rembrandt bunu yaparken diğer ressamlara göre farklı şekillerle uğraşır, onlardan da farklı çalışmalar yapar. Gelenek üzerine düşünceler üretir, geleneği grafik sanatıyla inceler ve bulduğu temaları tuvale aktarır. Bu çalışmaları yaparken geleneğin eşsiz tekniğini kullanır. 19 yaşına geldiğinde artık usta ressamlardan biri olarak tanınır. Hollanda sanatının zirvesine çıktığı çağlarda sanatçı muamelesi görmek, takdire şayan bir durumdur.
20 yaşında yapmış olduğu gravürler çok ilgi çeker. Gravür çalışmaları resim dünyasındaki yerini Rembrandt'a borçludur. Gravür denilince benim ilk aklıma Albert Dürer ismi gelmesine rağmen bu alanda ün yapan isim Rembrandt olmuştur. Genç palet 22 yaşında kendi öğrencilerini yetiştirmeye başlar. Babasının vefatıyla 1632 yılında Amsterdam'a yerleşir. "Anatomi Dersi" tablosu ile ün kazanır. 1634 yılında 28 yaşına geldiğinde burjuva sınıfına ait bir ailenin kızı olan Saskia ile evlenir. Bu evlilikle birlikte sonu hüsranla bitecek gösterişli bir sanat hayatı başlar. Fransa, İtalya ve İspanya'daki ressamlar kral, kont gibi isimlere bağlı olarak çalışırken Rembrandt tüccar ve toprak sahiplerinin cömert siparişleri ile oldukça gösterişli bir hayat sürer. Amsterdam'ın en lüks yerlerinden Nıevwe Doelenstro'da şık bir ev satın alır ve çok verimli üretimler gerçekleştirir.
Fakat yaşamındaki çöküş dönemi artık başlamak üzeredir. 1635, 1638 ve1640 yıllarında 3 çocuğunu ve annesini kaybeder. 1642 yılında eşi Sazkai'yi kaybeder. 1641 yılında doğan, hayatta kalan tek oğlu Titus ile başbaşa kalır. Rebmrandt'ın ölen eşi Saskia, Rembrandt'ın bir daha evlenmemesi şartı ile mirasını oğlu Titus'a bırakır. Rembrandt evlenmediği sürece mirastan faydalanabilecektir. 1647 yılında evine kahya olarak gelen Hendrickje Staffells ile bir ilişkiye başlar. Evli bir çift gibi yaşayan çiftin 1654 yıllarında adını Carnelia koydukları kızları dünyaya gelir. Evlilik dışı bir çocuk dünyaya getirdiği için günahkar olduğu iddiası ile Sfaffels kilisede aforoz edilir. Fakat bu durum Rembrandt ile olan ilişkisini devam ettirmesine engel değildir. Müşterileri her geçen gün azalmaktadır. Artık eskisi gibi resim siparişi alamamaktadır. Ressamın birçok borcu oluşur, evini ve tüm malını borçlarını ödeyebilmek için satar. Hendrickje, Titus ile birlikte iş kurar. Rembrandt’ı da işe alarak alacaklılardan korur.1663'te Hendrickje vefat eder. 5 yıl sonra 1668 'de Titus'un ölümü Rembrandt'ı yapayalnız bırakır. Ressam, art arda yaşadığı sıkıntılara daha fazla dayanamayarak Amsterdam'da 4 Ekim 1669 yılında vefat eder.
Sanat tarihinin en verimli kariyerlerinden birine sahip olan Rembrandt'ın 600'ün üzerinde tablo, 2000'e yakın çalışması bulunmaktadır. Bunların arasında klasik statüsüne ulaşmış çok sayıda ikonik eser de yer almaktadır. Rembrandt kendi resmini yapmayı çok sever. 100'e yakın otoportresi vardır. Bunların bir kısmı karakalem çalışması, diğerleri tablo ve grafik şeklindedir. Ressamın yapmış olduğu portreleri ile yıllar içinde değişen tekniğinin nasıl farklılaştığını görmek mümkündür. Deneysel yaklaşımlardan korkmayan ressam otoportrelerinde kendisini belli eder. Ressamın bu özellikteki otoportrelerinden bir tanesi 2020 yılının Temmuz ayında Sotheby's tarafından düzenlenen müzayedede 18,8 milyon dolara alıcı bulur. Rembrandth'ın gravürleri, gravür sanatının gerçek değerinin oluşmasında çok büyük katkı sağlar. Kendine özgü ışık gölge tekniğinin en güzel örneklerinden bazıları bu gravürler içerisinde yer alır.
Yağlı boya eserlerinin yanında karakalem baskıları da yapan Rembrandt, eserleri ile ölümsüzleşmeyi başaran usta ressamlar arasında yer alır. Ressamlar arasında boyayı bıçak gibi tuvaline süren ilk sanatçı Rembrandt'ın geliştirdiği teknik "The Conspiracy Of The Batavians Under Claudius Civilis" tablosunda görülebilir. Ressamın bu ustalığı resim sanatının dışında, fotoğrafçılığı da ciddi anlamda etkisi altına alır. Özellikle portre fotoğrafçılığında sıklıkla kullanılan Rembrandt aydınlatması adı verilen standart tekniğine ilham olan sanatçının portre üzerinde görülen dramatik aydınlatması, bu teknikle stüdyo fotoğrafçılığına taşınır. Sinema filmlerinde sıklıkla bu teknik kullanılır.
Rembrandt'ın ışık kullanımında bir üçgenden bahsedecek olursam; aydınlatmanın karakteristik özelliği, bir kenarı yüzün ışığın oyuncuya geldiği yönün tersi yönünde, gözünü kaş altından aydınlatması yönünde oluşan kontür, ikinci kenarı burnun gölgesi, üçüncü kenarı yanak gölgesi olan üçgenin oluşmasıdır. Yanakta oluşan bu üçgen tam Rembrandt aydınlatmasıdır. Burun gölgesinin uzunluğu kısaldığında ışığın temel karakteri değişmesinde estetik fark ortaya çıkar. Bu teknik sinemasal anlamda Hollywood sinemasında oldukça fazla kullanılır.
Şimdi ressamın birkaç eserini sizlere tanıtmak istiyorum.
Dr. Nicolas Tulp’un Anatomi Dersi
Rembrandt, Dr. Nicolas Tulp'un Anatomi Dersi adlı eserini 1632 yılında 216,5 cm x 169,5 cm ölçülerinde yağlı boya olarak yapmıştır. Bu eserde o dönemde sadece yılda bir defa düzenlenen anatomi dersi resmedilmiş. Eserde ilk ilgimi çeken, ışığın ve gölgenin ustaca kullanılmış olması, gölge ve ışığın birbirine zıt olarak tasarlanmasıdır. Hollanda’da bulunan meslek grupları, loncalar halinde kuruluşlar oluşturuyordu. Her meslek grubunun loncası kendi meslek grubunun loncasını yaptırmaya başlamıştı. Bu resim, cerrahlar locasının siparişi üzerine yapılmıştır.
Artemesia
Milattan önce 392' de Anadolu'ya hükmeden ünlü Pers Mausolos'un eşi ve aynı zamanda kardeşidir. Mausolus hiçbir zaman kral olmamıştır ancak Karya bölgesini topraklarına katıp yönetmesi ile ünlüdür. Bu sapkın ilişkinin bir uzantısı olarak Artemisia, Mausolus öldükten sonra küllerini bir sıvı ile karıştırıp içmiştir. Bu hikaye Rembrandth'ı çok etkilemiş olmalı çünkü Artemisia'yı ķülleri içmek üzereyken resmetmiştir. Artemisia, Mausolus'un ölümünün ardından yönetimi devralmış ve dünyanın 7 Harikasından biri olarak kabul edilen Halikarnas mozolesini Mausolos için tamamlamıştır.
Rembrandt'ın eserlerinde; zengin renk kullanımı, ışık ve gölge üzerindeki usta oyunları ve son derece ince hassas fırça işçiliği görüyoruz. Bu, resimlerinin başta gelen özelliğidir. Gerçek bir sanat dehasına sahip, görsel tasvirler yoluyla düşünen, anlatan ve düşündüklerini ustalıkla resmeden bir sanat adamıdır.
Yazarın Dİğer Yazıları
Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği
26 Aralık 2022Bread and Pupet ile Röportaj
4 Ekim 2022Sanatçı Armağan Ulusoy'la söyleşi
29 Eylül 2022Devrimci Feminist Paula Rego
7 Ağustos 2022Ressam Selin Çelikdelen'le röportaj
4 Temmuz 2022Ressam Ataman Oğuz'la Röportaj: 'Resim Sanatında Deli Tipolojisi'
26 Mart 2022Savaşa sanatla direnen bir kadın: Kathe Kollwitz
3 Mart 2022Delilik ve Sanatın Rengi
15 Şubat 2022Ressam Alpay Aksayar ile Röportaj
14 Temmuz 2021Resim Sanatının Usta İsmi Mehmet Güleryüz
11 Nisan 2021Tabuları Yıkan Kadın Ressam; Mihri Müşfik
2 Nisan 2021Karanlığın Ustası; Michelangelo Merisi Da Caravaggio
20 Şubat 2021Rönesans'ın Dehası: Leonardo Da Vinci
23 Ocak 2021Yağlıboyanın mucidi ressam: Jan Van Eyck
7 Aralık 2020