''Doymak bilmeyen, en sonunda kendi etini yiyerek geberen Kral Ersiton şimdi Muğla Akbelen’de geziniyor. Zalimliğinden bir gram bile kaybetmeden. Akbelen halkı ormanını korumak için direniyor. Limak firması eli silahlı askerleri, tomaları halkın üstüne salarak 40.000 ağacı kesmiş durumda.''

 Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.-Karl Marks

Ersiton  kendinden başka kimseyi düşünmeyen, halkına her türlü zulmü reva gören hayvan düşmanı, ağaç katili bir kraldır. Kral Ersiton bir gün şaşalı bir saray yaptırmak ister. Sarayın ön cephesi denize, arka cephesi yeşile bakmalıdır. Bir köyde ormanlı denizli tam da istediği bir yer bulur.   Bunun için emir verir adamlarına; “ tez zamanda kesin ormandaki tüm ağaçları.” Ağacın dalları göğü delermiş, yüzyıllık çınarmış, taze fidanmış, ulu kavakmış, nazlı serviymiş dinlemeyin. Bir anda ormanın içini çığlıklar kaplamış, bir bağırış bir çağırış. Yapma etme nidaları hem ağaçlardan hem de ormandaki peri kızlarından geliyormuş. Ama zalim kral Ersiton hiç söz dinlemiyor ağacı kesmek istemeyen köleleri kılıcıyla bizzat kendi boyunlarını kesiyormuş. Bütün bu olanlar bereket tanrıçası Demeter’in kulağına gitmiş.  Hemen yaşlı kadın donuna girerek kral Ersiton’a’a engel olmak istemiş. Yalvarmış kesme ormanı diye. Ersiton onun elinin tersiyle şiddetle itmiş.” Git kocakarı seni de diğerleri gibi öldürmeyeyim!”

Tanrıça bu, şakası olur mu?  Haber göndermiş açlık tanrısına Kral Ersiton’u “açlıkla terbiye etsin” diye. Çok güzel terbiye edilmiş kral(!). Bir gece vakti odasına giren açlık tanrısı Limos üflemiş kralın ağzına, açlık kokan nefesini. Açlık tanrısı Limos (Limak Holdinge ne kadarda benziyor ismi) bir de güzel sarılmış gerçek dost gibi, geçsin diye karnına doyumsuzluk iksiri. Açgözlü kral uyanmış birden açlıktan kıvranarak.  Getirin! Demiş ne varsa! Getirin demiş karnım guruldamakta. Yemiş, yemiş, yemiş. Yedikçe acıkır olmuş. Ambarlarda tahıllar, ahırlarda hayvanlar kalmamış. Mitoloji bu ya o kadar yemeye rağmen ne şişmanlıyormuş, ne şekere tansiyona yakalanıyormuş. Yiye yiye halkta bir şey kalmamış. Geriye bir şey kalmayınca kızını satarak yiyecek elde etmeye başlamış. En sonunda kendi etini yiyerek, kendi kanını içerek ölmüş.

Kral Ersiton şimdi Muğla Akbelen’de geziniyor. Zalimliğinden bir gram bile kaybetmeden. Akbelen halkı ormanını korumak için direniyor. Limak firması eli silahlı askerleri, tomaları halkın üstüne salarak 40.000 ağacı kesmiş durumda. 

İkizköylüler şimdi topraklarını koruma derdinde. Akbelen’de maden aranmasına engel olmakta. Birçok sivil toplum kuruluşu, çevreciler İkizköy halkına destek vermekte. 

Türkiye onlarca yıldır yağmacıların elinde. Bergama’da altın araması, Karedeniz’de HES’ler, Kaz Dağlarında maden arama, Ege ve Akdeniz kıyılarının katliamı, kesilen zeytin ağaçları… Daha nice doğa vahşetleri.

Bereket Tanrıçası, doğa zulmüne karşılık intikamını mitoloji gereği değil,  fiilen alıyor... İklimin dengesini bozarak, toprağı kaydırarak, seller yağdırarak… Bütün bunlardan en çok masum insanlar payını alıyor. Gözlerinin üstüne kâğıttan paralarla kapatmış körler bu durumu görmüyor. Doğa her vakit, şimdi bile dersini veriyor. Bu sene görülmemiş bir sıcaklık ve kuraklık yaşıyor Dünya.

Arkaik toplumlar ne güzel de görmüş bu günleri ve yaratmış efsanesini. Sadece mitlere bile kulak verse kral Ersiton gibileri. Dünya çok güzel yaşanılası bir dünya olurdu.  Fakat gerçek şu ki Kral Ersitonlar kar hırsından asla vazgeçmezler. Yapılması gereken halkın güçlü bir şekilde örgütlenmesidir.  Tek ve en acil çare budur…

-------------

Not; Ersiton ismi kolay olsun diye okunduğu gibi yazılmıştır.

Akbelen; Mugla/Milas/İkizköy’e yakın ormanlık alandır.