Dünyanın birçok ülkesinde her yıl Newroz bayramı kutlanır. Bizim ülkemizde özellikle doğu illerinde baharın gelişini karşılamak için şenlikler, ritüeller yapılır. Newroz bahar bayramı olmakla beraber politik bir anlamda taşır. Nasıl taşımasın ?.. Egemenler çağlar boyu baharı kış, gündüzü gece etmişlerdir halklara. Adeta güneşi yasaklamışlardır. Köleliği kabul etmeyen insanlık kendisine reva görülen yasak ve zulümlere ateşle karşılık vermiştir. Ateşin yaratılmasına en büyük tanıklığı ise mitoloji etmiştir. Öyleyse hadi başlayalım mitlerin bahar hikayelerine.
Önce Newroz ne anlama gelir, ondan başlayayım: New, “yeni” demektir. Roz, “gün”. İki sözcüğü birleştirince olur ; Yenigün. Yeni ışığa, gün ışığı da dendiği olur.
Newroz’un ortaya çıkışının kaynağı eski İranlılara yani Perslere dayanır. Ama Newroz’un etki alanı geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Newroz bayramına ülkemizde daha çok Kürt halkının sahip çıktığını görüyoruz. Söylenceye göre, İran’da Dehak isimli zalim mi zalim bir kral yaşarmış. Kral, bir gün amansız bir hastalığa yakalanmış. Kafasında onulmaz bir yara peydah olmuş. Bir yığın hekimi çağırtmış, türlü ilaçlar içmiş, çare bulamamış. En sonunda bir hekim, kralın kafasında çıkan yaraya her gün iki genç beyni sürülürse iyileşeceğini söylemiş. Kral Dehak, hekimin bu dediğine uyarak her gün iki gencin veya çocuğun kellesini ister olmuş halktan. Asker korkusu ile halk bir şey yapamıyormuş. Böyle aylar yıllar sürmüş. Canına tak etmiş halkın. Demircilik yapan Kava isimli köylü de bunlardan biriymiş. Meğer o da Dehak’ın yaşaması uğruna 17 evladından vazgeçmiş. Ama kararlıymış bundan sonra direnecek vermeyecekmiş bir tek çocuğunu dahi. Çevresindekileri örgütlemiş, demirden silahlar yapmış. Kendisi gibi isyan edeceklere dağıtmış. İyice güçlenince 21 Mart’ı, 22 Mart’a bağlayan gece halk saldırmış. Sadece demirci Kawa ‘nın köyü değil bütün şehirler isyandaymış. Haberleşmeleri de dağlık yerlerden şehirlere doğru o günün koşullarına göre ateşle oluyormuş. Kral Dehak’ın sarayı başına yıkılmış, askerleri esir alınmış, zenginlerin mallarına el konulmuş. Kısaca tüm zalimler cezasını çekmiş. Halk da bugünü barış ve özgürlük günü ilan ederek ateşin alevleri etrafında dans etmişler. Yakılan meşaleler hem haberleşme aracı, hem de kutlama simgesi olmuş.
Daha çok Türk mitolojisinde bilinen söylenceye göre; Zor durumda kalana yardım eden, dara düşenin imdadına yetişen Hızır adlı Peygamber varmış. Ölümsüzlük suyu içtiği için ölmeyeceğine inanılırmış. Bu yüzden evvel ahir her zaman insanlara yardım edermiş. Bazen kılık değiştirerek evlerin kapılarını çaldığı ekmek istediği kullarını denediği söylenirmiş. Ekmek vermeyeni cezalandırırken, misafirperver olanı ihya edermiş. Efsaneye göre Hızır peygamber senede bir gün İlyas peygamberle buluşurmuş. 6 Mayıs’ ta gerçekleşen bu buluşma baharın müjdesiymiş. O gün halklar kırlarda bayırlarda, şenliklerle Hıdırellez bayramını kutlarmış. Bayram öncesi üç gün tutulan oruçlar son bulurmuş. “ Hıdırellez” kavramının anlamı da “Hızır ile İlyas” isminin birleşmesinden oluşmuş.
Eski Yunan mitolojisinde baharın gelişi Demeter ve Persephone söylencesine dayanır. Persephone genç ve güzel bir kızdır. Ona yeraltı tanrısı Hades’in gözü düşer. Evlenmek ister. Oysa Hades; hem çok çirkin, hem yaşlı, hem de gün yüzü görmeyen yerde, ölüler diyarında yaşayan tanrıdır. Hades baş tanrı Zeus’a giderek, Persephone ile evlenmek istediğini söyler. Zeus; Hades’e “o iş bende sen üzülme“ der. Neyse lafı uzatmayayım Zeus da bir oyun oynayarak alavere dalavere ile Persephone ile Hades’i evlendirir. Zeus, öz kızını kurban etmiştir aslında yeraltı dünyasına. Anne Demeter öğrenir gül gibi kızının kötü bir izdivaç yaptığını. Yıkar ortalığı. Rüzgarlar estirir. Darma duman eder bütün bitkileri, çiçekleri, nehirleri. Kışa çevirir bir anda yer yüzünü. E… ne de olsa bereket tanrıçasıdır Demeter. Kızına kavuşmak için ne gerekiyorsa yapar. Kurutur toprak üstünü. Zeus ve Hades hatasını anlar, kızı annesiyle kavuşturur. Ancak Hades vazgeçmiyordur genç karısından. Üstelik Persephone’ye nar yedirerek kendine bağlamıştır. Çaresiz anlaşır iki taraf da. Sözleşme(!) gereği Persephone yılın altı ayı yeryüzüne çıkacak annesini görecek. Diğer altı ayda kocasının yanında yeraltı dünyasında kalacaktır. Annesiyle her buluşmasında bahar gelir yaz olur. Başaklar boy verir, çiçekler açar, sular bollaşır, kuşlar cıvıldaşır. Persephone altı ay yerin altına indiğinde de kış olur her yan beyaza keser, göçmen kuşlar yer değiştirir, tarlalar ürün vermez olur.
Son anlatacağım söylence Mezopotamya’ya ait. Çoban Tanrısı Dumuzi ile Tanrıça İnanna karı kocadır. Dumuzi karısı İnanna’ya ihanet edince Tanrıçalığını kullanarak onu yer altına gönderir. Ancak bir süre sonra dayanamaz, bağışlar kocasını. Tekrar birlikte olmak ister. Fakat buna diğer tanrılar izin vermez. İnanna kocasını senede altı ay görebilecektir. Aynen Persephone masalında olduğu gibi Dumuzi yer altında olduğu sürece kış, yer üstüne çıktığı zaman yaş mevsimi yaşanır. Bu nedenle; Temmuz ayının Dumuzi’nin isminden geldiği söylenir.
Çoktur baharın gelişiyle ilgili söylenceler, her biri birbirinden güzel ve anlamlı. Demem o ki insanlık toplumsal barışı bulana kadar daha çok efsaneler üretecektir.
Baharınız bol olsun değerli okurlar…
Yazarın Dİğer Yazıları
Tanrıça Demeter ve Akbelen
6 Ağustos 2023Örgütlü Mücadelenin Gücü
23 Mart 2023Göçebe toplumlardan bugüne Göçler
4 Mart 2023Deprem!
19 Şubat 2023Serol Teber
25 Ocak 2023Mahsa Amini ve Mücadeleci tüm kadınlara
9 Ekim 2022Spartaküs ve Zenci İSyanı
27 Mayıs 2022Rıza Şehri
29 Nisan 2022cam tavan etkisi
3 Mart 2022Mitoloji öğretiyor
23 Şubat 2022Yunus Emre
31 Ekim 2021Halide Edip Adıvar
8 Ağustos 2021Özgürlük (2)
17 Temmuz 2021Özgürlük -1
29 Haziran 2021Yalnızlık ve halleri
16 Haziran 2021Zabel Yeseyan
3 Haziran 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Kadın Dergileri
16 Mayıs 2021Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadın Dernekleri
27 Nisan 2021Bacıyan-ı Rum: Anadolu Kadınlar Birliği
11 Nisan 2021