''Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.''
Okur yazar herkes Barış Pehlivan’ı bilir herhalde.
Şahsen tanışmak kısmet olmadı; ben de meslektaşı olarak haberlerinden programlarından tanıyorum, biliyorum. Umarım bir gün yüz yüze de tanışırız.
Barış Pehlivan gazeteci. Mensubu olduğum 78 kuşağına göre genç sayılır; sadece 40 yaşında. Genç yaşına karşın, çokça manşetlik haberler üretmiş, araştırmacı gazetecilik ürünü kitaplar yazmış. Gazetecilik meslek örgütlerinin ödüllerine layık görülmüş. Barış Terkoğlu ile birlikte; Sızıntı: Wikileaks’te Ünlü Türkler, Mahrem, Metastaz, Cendere, SS Süleyman Soylu adlı araştırma kitaplarına imza atmış. Haberleri ve kitapları nedeniyle çok kez yargılanmış, tutuklanmış.
Şu sıra beşinci kez cezaevinde; sekiz ay daha cezaevinde kalacak.
***
Barış’ın beşinci kez cezaevine girmesi ve denetimli serbestlikten yararlandırılmaması, Türkiye’deki ceza yargılaması ve infaz sisteminin vicdan ve adaletten ne denli uzaklaştığını gösteriyor. Öyle bir uzaklaşma ki, 12 Eylül faşizminin infaz hukukuna bile rahmet okutur.
12 Eylül faşizmi döneminde tutukluydum. O dönemde bile infaz hukukunda kâğıt üstünde de olsa denge ve eşitlik kaygısı vardı. “Bir sağdan bir soldan” idam ediyorlardı. Asılmayacakların infazında adli/siyasi ayrımı yoktu. Hükmedilen cezanın yarısını, hatta 2/5’ini cezaevinde geçiren mahpus, meşruten tahliye olabiliyordu. Adli/siyasi ayrımı uygulamadaydı. Siyasi mahpuslar hücre cezası, ziyaretçi ve avukat yasakları, işkence, gazete ve kitaptan mahrum bırakma gibi cezalara maruz kalırken mafya babaları, uyuşturucu tüccarları ev gibi döşedikleri koğuşlarında hizmetlerine bakan adam bile tutabiliyordu. Ayrımcılık yasağı kanunun lafzındaydı sadece.
İnfaz hukukunda 12 Eylül faşizmi döneminde bile gözetilen denge ve eşitliğin yerini, izleyen Turgut Özal iktidarı döneminde düşman ceza hukuku aldı. Terörle Mücadele Kanunu’nda, siyasi mahkûmların infazında ¾ kuralı getirildi. Yani, adli mahkûmlar hükmedilen cezanın ½’ini cezaevinde yatarken, siyasi mahkûmlara ¾ dayatıldı; halen de böyle uygulanıyor. Dahası, disiplin cezaları uygulanarak infaz yakılıyor ve siyasi mahpusun meşruten tahliye olması da engelleniyor.
***
Meşruten tahliyenin bugünkü karşılığı koşullu salıverme. Buna göre adli suçlarda cezanın yarısını cezaevinde geçiren iyi halli mahpusun kalan cezası koşullu salıverme şeklinde infaz ediliyor. Adli mahkûm, bir daha suç işlememe koşuluyla tahliye ediliyor. Amaç, mahkûmun topluma uyum sağlaması ve kazandırılması, iyi halinin sürmesini teşvik etmek. Koşullu salıverme döneminde yeni bir suç işlerse, kalan cezanın infazı için tekrar tutuklanıyor.
Koşullu salıverme için cezaevinde geçirilmesi gereken süre, 15 Temmuz’dan sonra 2/3 olarak değiştirildi. Ancak infazın mahkûm aleyhine ağırlaştırılması, adli mahpusun daha fazla yatacağı sonucunu doğurmuyor. Malum İslam kolaylık dinidir, yaparsa AKP yapar! Nitekim yapıyor da.
***
AKP iktidarı, adam öldürenler ve devlet aleyhine suç işleyenler (siyasi suçlular yani) hariç olmak üzere, adli suçlular için infaz hukukuna denetimli serbestlik kurumunu ekledi. 5275 Sayılı Kanun’la getirilen düzenlemeye göre, koşullu salıverme için cezaevinde yatılması gereken sürenin bir kısmı denetimli serbestlik şeklinde sosyal hayat içinde geçiriliyor. Amaç, mahkûmun ailesi ile bağlarını sürdürebilmesi ve toplum ile daha hızlı bir şekilde uyum sağlayabilmesi. Hükümlü koşullu salıverilmesine belli bir süre kalınca tahliye ediliyor ve sosyal hayat içinde denetimli serbestlik müdürlüklerinin gözetimi altında tutuluyor. Denetimli serbestlik döneminde iyi halini korumuş ve toplumla uyum sağlamış ise, kalan ceza için koşullu salıverme dönemi başlıyor.
Denetimli serbestlikte en önemli ölçüt, devlet aleyhine suç işlememek. Yasadaki ifadeyle:
* Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar
* Anayasal düzene, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı işlenen suçlar
* Terörle mücadele kanunu kapsamına giren suçlar
* Örgütlü suçlar, koşullu salıverilme hakkı geri alınan hükümlüler
Oysa Recep Tayyip Erdoğan, 2018 yılında MHP’nin ısrarla istediği af düzenlemesi kendisine sorulduğunda, şu yanıtı vermişti: "Kader mahkûmları meselesini anlamış değilim. Kime kader mahkûmu denir çok çok önemli. Benim bir ilkem var. İlkem de şudur: Devlete karşı işlenen suçlarda devlet affedici olabilir. Ama kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur." (5 Eylül 2018, Kırgızistan’dan dönerken uçakta yaptığı açıklama.)
Erdoğan’ın bu sözleri yüzde yüz doğruydu ama söylendiğiyle kaldı. O günden bugüne infaz yasasına geçici maddeler eklenerek nice “kader mahkûmu” (!) katiller, tecavüzcüler, hırsızlar, IŞİD ve Hizbullah katilleri, uyuşturucu tüccarları, mafya babaları salıverildiler. Tahliye edilen mafya şefleri Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Sedat Şahin, soluğu MHP genel merkezinde aldılar, Devlet Bahçeli’nin elini öptüler.
***
KALEM MAHKUMLARINA DÜŞMAN CEZA HUKU
İnfaz düzenlemelerinden yararlanmayan “kader mahkûmu” kalmadı, bir tek kalem mahkumlarıyararlandırılmadı; yani devlete karşı suç işlediği iddia edilenler. Selahattin Demirtaş, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Çiğdem Mater, Osman Kavala, Selçuk Kozağaçlı, Kobani davası sanıkları, gazeteciler. Güncel esirler olarak daMerdan Yanardağ, Barış Pehlivan.
Merdan Yanardağ, “terör örgütü propagandası yapmak” ile suçlanıyor. Barış Pehlivan ise Libya’dan gelen “şehit” cenazeleriyle ilgili haberinde "istihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek" suçlamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm edilmiş; başka bir haberi bahane edilerek infazı ve denetimli serbestlik hakkı yakılıp tutuklandı.
Kalem mahkumlarına düşman ceza hukuku; “kader mahkûmu” (!) katillere, tecavüzcülere, hırsızlara, uyuşturucu tüccarlarına, mafya babalarına, Hizbullah ve IŞİD katillerine ise açık cezaevi, denetimli serbestlik ve koşullu salıverme. Hukuku vicdandan adaletten insandan bu denli uzaklaştırmak, İslamcı iktidara nasip oldu. Bir kere daha anlaşıldı ki, cehalet ve kötülük ittifakı iktidar, aydınları, yazarları, gazetecileri, mafya babalarından, uyuşturucu baronlarından, ihale çetelerinden, kadın ve çocuk tecavüzcülerinden daha tehlikeli görüyor!
Barış Pehlivan son yazısında, “Siyah kölelerin yargılandığı bir düzen bu. Beyaz olsaydım, zengin olsaydım, dalkavuk olsaydım içeride olmazdım” demiş.
Emekten emekçiden yana bir gazeteci olarak tanıdığım Barış, inanıyorum ki nasıl girdiyse öyle çıkacak, kalemini şeriatçı faşizmin hizmetine vermeyecek.
Biat etmeyen, “herkesin yüreğine baharın gelmesi için yazan” kalem savaşımcılarına selam olsun!
Yazarın Dİğer Yazıları
Can'ları Bağlıyorlar İtleri Salıyorlar
3 Ocak 2024Vatan Haini Bile Sayılmamıştık
19 Aralık 2023Askeri Faşizmden Dİnci Faşizme Cezaevleri
13 Aralık 2023'Müslümanların Ahlakla İmtihanı'
7 Aralık 2023Müslümanların Ahlakla Bitmeyen İmtihanı
1 Aralık 2023Gazze İçin Timsah Gözyaşları
11 Kasım 2023Kutlanacak Cumhuriyet Kaldımıki?
1 Kasım 2023Firanvunlardan Netanyahu'ya ve Erdoğan'a
23 Ekim 2023Dİnci Faşizmin Kabusu Gezi Direnişi
12 Ekim 2023Ordu gözbebeğimizdir!
28 Eylül 2023İslam Temizlik Diniyse Neden Ortalığı..?
1 Eylül 2023İslami Magandalık
15 Ağustos 2023Maganda Politik
7 Ağustos 2023Mizah Bahçelerindeki Sararmanın Hüznü
2 Ağustos 2023Halkçı Hayal Kırıklığı
28 Temmuz 2023Şu Zalim Zamcının Ettiği İşler
20 Temmuz 2023Tayyip NATO'yu Dİze Getirdi!
14 Temmuz 2023Osmanlı Nasıl Savaşıyordu, Rus Nasıl Savaşıyor?
11 Temmuz 2023Merdan'a Namerdan Hukuk
4 Temmuz 2023