Yeşil SOl Parti'nin konuğu Cengiz Çandar

Rahmi Yıldırım

10 Nisan 2023
Yeşil SOl Parti'nin konuğu Cengiz Çandar

''Dönek, dostlarını tuzağa düşürmeye açık kişilik zafiyetleri, köksüzlük ve aidiyet eksikliğiyle kıvranır durur. Her zaman en güçlü olana yamanma eğilimindedir. Pentagonize dönek Çandar’ın kendisini ait hissettiği tek liman ABD’dir. İster kiralık veya tapulu ister embedded, nasıl bir dönek olursa olsun, döneklerin ortak güdüsü, sol geçmişe öldüresiye kin ve nefrettir. Cengiz Çandar da sol geçmişinden, Kahrolsun Amerika günlerinden öylesine nefret eder.''

Ülkenin üçüncü büyük siyasi gücü Halkların Demokratik Partisi HDP, kapatma davası nedeniyle Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSP) listesinden seçime giriyor. Son derece anlaşılır akla uygun bir karar. HDP’yi böyle bir adım atmak zorunda bırakan rejim utansın! 

Radikal demokrat parti kimliğiyle HDP’nin var oluş gerekçesi malum; öncelikle Kürtlerin ulusal demokratik haklarının elde edilmesi için mücadele; yanı sıra ezilenlerin, emeğiyle geçinenlerin sesi soluğu olmak. Bu amaç doğrultusunda kurulduğu günden bugüne sosyalistlerin desteğinden yoksun kalmadı HDP. Hatta, yüzde 10’luk seçim barajının altında kalmasın diye hatırı sayılır bir CHP’li seçmen kitlesi de seçimlerde HDP’ye oy verdi. 

Bugün gelinen noktada HDP parlamentoda temsil edilebilmek için artık sosyalistlerin, CHP’lilerin, hatta mütedeyyin Kürt seçmenlerde karşılığı olan siyasi aktörlerin desteğine ihtiyaç duymuyor galiba. Çıkardığı aday listesi bu izlenimi veriyor.  

Aday listelerinde en göze batan isimlerden biri de Osman Cengiz Çandar. Diyarbakır’da seçilmesi garanti bir sıraya yerleştirilmiş. Kurulduğu günden bugüne seçimlerde HDP’ye oy vermiş bir sosyalist olarak, kendi adıma yazayım, Cengiz Çandar’ın adaylığı sosyalistlere hakarettir. 

*** 

Naçizane, Devşirmeler Dönekler adlı bir kitap yazdım. O kitapta, “EMBEDDED DÖNEK: CENGİZ ÇANDAR başlığı altında (Hasan Yalçın’ın tanıklığıyla) anlatmıştım. Özetle, gençliğinde “Kahrolsun Amerika” diye bağıran sosyalist, 1971 darbesi üzerine ülkeden firar ve Filistin’de gerilla(!), sonra Humeyni sempatizanı, derken gizli servisle tanışma, Turgut Özal’ın sadık gazetecisi ve kuryesi, 2000’lerde Erdoğan iktidarının şakşakçısı. En önemlisi, ABD çıkarlarının savunucusu. 

Döneklik, kendisine ait bir kimliği olmamak, çıkarcılık, ilkesizlik, omurgasızlık ve kendisini dost bilenlere sınırsız ihanettir, aldatmada ve tuzağa düşürmede sınır tanımamaktır. 12 Mart 1971 darbesinden sonra parti kararıyla Filistin’e giderken, ölümüne kader birliği ettiği arkadaşlarıyla arasına sınır çekmiştir. Kamplarda eğitim gördüğünü söylemesine karşılık aynı dönemde Filistin’de bulunan Faik Bulut, Çandar’ın Şam’da apartman dairesinde oturduğunu yazmıştır. Parti üyesi 9 devrimcinin öldürüldüğü operasyona Çandar’ın yardımcı olup olmadığı sorusu Faik Bulut ve o tarihte Filistin’de bulunan devrimcilerin zihnini sürekli meşgul etmiştir. 

1987 Temmuz ayında Başbakan Turgut Özal’ın Suriye gezisine katılır. Ekipte Özal’ın MİT’e müsteşar yapmak istediği Hiram Abas da vardır. Dönüşte Çandar’ın gezi izlenimlerini anlattığı yazılarında Hiram Abas göklerdedir. Çandar-Abas yakınlaşmasıyla ilgili olarak ANAP’lı eski bakanlardan Hasan Celal Güzel’in, “Bir gün Hiram Abas bana Cengiz için ‘Bizim teşkilattandır’ demişti” sözleri arşivlerdeki yerinde durmaktadır. 

*** 

1991 yılında Yüzyıl dergisi “Gerillacılıktan MİT’e, MİT’ten Pentagon’a” başlığıyla Cengiz Çandar’ın hayat çizgisindeki kırılmaları kapak konusu olarak işler. O tarihte, Cengiz Çandar, birlikte Okluk Koyu’nda kulaç atacak derecede Turgut Özal’a yakındır. Özal, Kürt lider Celal Talabani ve Abdullah Öcalan’a gizli mesajlarını Cengiz Çandar aracılığıyla iletmektedir. Bu denli koruma altında olmasına karşın derginin haberi üzerine ölüm korkusuna kapılır. Çalıştığı Güneş gazetesindeki köşesinde “Katilimle göz göze geldim” diye yazar; can telaşıyla ABD’ye kaçar, yakın arkadaşı gazeteci Turan Yavuz’un evinde 35 gün gizlenir. 

Kimsenin kendisini öldürmeye değer bulmayacağına kanaat getirmiş olmalı ki, Türkiye’ye döner, Sabahgazetesine transfer olur. Bir süre sonra Sabah ile Milliyet arasında şiddetli bir promosyon savaşı patlar. İki gazete, promosyon olarak Larousse ansiklopedisinin değişik versiyonlarını vereceklerdir. Gazetelerin köşe yazarları, kendi ansiklopedilerini parlatmak için birbirlerine girerler. Cengiz Çandar can telaşıyla evine sığındığı arkadaşı Milliyet yazarı Turan Yavuz’a pusu kurar. Telefonla sohbet ederken sözü ansiklopedi savaşına getirir ve arkadaşından Sabah’ın ansiklopedisini övücü cümleler koparır. Teybe kaydettiği sözler ertesi gün Sabah gazetesinin sayfalarındadır. 

Milliyet, olayı “Ahlaksız tuzak” başlığıyla duyurur. Haberde Cengiz Çandar’ın resminin altında, “Gazeteci mi, komplocu ajan mı?” yazılıdır. Turan Yavuz uğradığı ihaneti şöyle değerlendirir: “Arkadaşım sandığım, ölüm korkusuyla Türkiye’den ABD’ye kaçtığında 35 gün evimde misafir ettiğim birinin konuşmalarımı banda kaydetmesi bir yana, gazeteciliğimi lekelemeye yönelik bir harekette bulunması beni çok şaşırttı.” (Milliyet, 21 Aralık 1993.) 

Çandar ise arkadaşına kurduğu tuzağın gerekçesini şöyle açıklar: “Benim de bir gönül borcum vardı, bana ilk defa bir talepte bulunulmuştu.” (Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 1995.) Yani, Sabah’ın patronları “sat” demişler, Çandar da gözünü kırpmadan arkadaşını arkadan vurmuş ve satmıştır. 

*** 

Küçücük bir menfaat karşılığında can dostunu bile satabilen döneğin hayatta gerçek bir dostunun olabileceği düşünülemez. Kendi yazdığına göre, bir tek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu devşirmesi ilk padişahı” Turgut Özal’a sadakatle bağlanmıştır: “Birbirimize ‘mecbur’ olmadığımız için, aramızda hiçbir ‘çıkar bağı’ bulunmadığı ve oluşmadığı için, enfes bir ilişkimiz vardı, bu ilişki ‘eşit’ti, eşitler arasında idi. (…) Turgut Bey, hayatımda gerekçesini hiçbir zaman sorgulamadığım ve sorgulamayı reddettiğim bir kör sadakatle kendimi bağlı hissettiğim tek ve kuşkusuz son siyasetçi ve en önemlisi ‘insan’dı.” (Sabah, 17 Nisan 1994.) 

Turgut Özal’la arasında ‘çıkar bağı’ bulunmadığı savı doğru değildir. Kuryesi ve danışmanı olduğu Özal tarafından Yatırım Finansman A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeliğine atanmıştır. Elbette Turgut Özal’a ihanet etmemiştir. Belki de en doğrusu, can dostunu sattığı gibi, 1993’te ölen Özal’ı da satmaya vakit ve fırsat bulamamıştır. 

*** 

Kendi anlatımına göre, Çandar ABD’yi “gerçek kimliğiyle” kavramaya 1980’lerin ortalarında başlar; “anti-Amerikan duyguların zerresi bile kalmaz.” (Sabah, 4 Ağustos 1998.) 1999 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı USIP (United States Institute of Peace)’te burslu olarak çalıştırılır. Ardından Pentagon ve CIA’ya yakın Wilson Vakfı’ndan yeni burs verilir. Artık ruhuyla ve bilinciyle Amerika’ya aittir; en yakın arkadaşları Beyaz Saray ve Pentagon bürokratları, CIA’nın mutemetleri, ABD’nin Ankara elçileridir. Türkiye’nin iç ve dış politikasına ilişkin yazılarını, istisnasız, Amerikan bakış açısıyla kaleme alır. Afganistan ve Irak işgallerinin Türkiye’deki en gözü dönmüş savunucuları arasında Ertuğrul Özkök’le birlikte öne çıkar. Savaşlarda milyonlarca kişinin öleceğinden söz edilmesini “demagoji” diye karalar, ABD’nin Irak’ı demokratikleştireceğini öne sürer; işgal ordusuyla birlikte heyecanlanır, sevinir, üzülür. Bağdat işgalcilerce teslim alındıktan sonra talan ve yağma edilirken “Canım Bağdat’ta olmak istiyor” diye yazarak, zafer coşkusunu kayda geçirir. 

*** 

Döneklik, çıkarcılık, ilkesizlik ve omurgasızlıkta sınır tanımamaktır. Gün geldi, Cengiz Çandar da çıkarını Recep Tayyip Erdoğan şakşakçılığında buldu. Erdoğan’ı “Gönül adamı, Atatürk’ten beri Türkiye’nin gördüğü en büyük siyaset ustası” olarak nitelendirdi; “Tüm başbakanları, cumhurbaşkanlarını silip geçti. Erdoğan’ın liderlik yetenekleri, kapasitesi, karizması, tarihi önemi tartışma dışı” diye yazdı. Erdoğan’ın sahte anti militarizm ve askeri vesayeti kırma gözbağcılığıyla uyguladığı siyasal İslamcı dönüşüm projelerine destek verdi. Erdoğan yeterince güçlendikten sonra artık ihtiyaç duymadığı liberallerle yollarını ayırdığında ise Çandar bu kez Erdoğan’ı “zalim” olarak nitelendirdi ve sözüm ona özeleştiri yaptı: “Türkiye adım adım faşizme ve iç savaşa gidiyor, bir hayli de yol aldı. Siyasi İslam’ın Erdoğan otokrasisine evrilebilme özelliğini göremedik, görmeliydik.” (Hazal Özvarış, T24, 12 Nisan 2016) 

Özeleştiri değil, dönek “liberal aydın” ihanetinin itirafıdır. Birinci çoğul şahıs öznesiyle “görmeliydik” demesi, diğer liberallerle suç ortaklığının itirafı sayılabilir. Çandar(lar), siyasal İslam’ın değirmenine su taşımakla kalmadılar, şimdi şikâyetçi oldukları rejimininşaası için harç kardılar, sıva yaptılar; dinci otokrasinin cehennemine giden yolu döşediler. Erdoğan’ın sahte anti militarizmine ve tramvay demokratlığına dikkati çekip uyaranları ise “Değişimi anlamayan angutlar” diye aşağıladılar… 

***  

Dönek, dostlarını tuzağa düşürmeye açık kişilik zafiyetleri, köksüzlük ve aidiyet eksikliğiyle kıvranır durur. Her zaman en güçlü olana yamanma eğilimindedir. Pentagonize dönek Çandar’ın kendisini ait hissettiği tek liman ABD’dir. İster kiralık veya tapulu ister embedded, nasıl bir dönek olursa olsun, döneklerin ortak güdüsü, sol geçmişe öldüresiye kin ve nefrettir. Cengiz Çandar da sol geçmişinden, Kahrolsun Amerika günlerinden öylesine nefret eder. Bir de kibirlidir. Diğer liberaller dinci otokrasiye hizmet günahını “kandırıldık” diye mazur gösterirken Çandar, (gençlikteki mürşidi Perinçek gibi) kandırıldığını kabul etmez; kandırılmamıştır, Erdoğan’ı demokrasiye teşvik etmiştir! 

Kibirlidir, dünya onun etrafında dönmektedir; o dönmeyip yürümektedir: “Her istasyonda durduk işte. Sadece durmadık, yemek de yedik. Sonra yine bindik.” (Yeni Yüzyıl, 1 Ocak 1995.) 

Cengiz Çandar şimdi de Yeşil Sol Parti sofrasının konuğu. Başta söylediğim gibi, bu konukluk, kurulduğu günden beri HDP’ye destek vermiş sosyalistlere hakarettir. 

Çandar(lar) üzerlerine düşeni yapıyorlar. Peki onları YSP sofrasına çağıranlar? 

Not: Aşağıdaki adreste kayıtlı yazı ile birlikte okunması dileğiyle. 

https://rahmi-yildirim.blogspot.com.tr/2015/05/hdp-alerjisi-mi-kurtlere-antipati-mi.html

Yazarın Dİğer Yazıları

  1. Kahrolsun İnsan Hakları
    Cumartesi Anneleri, her cumartesi günü İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanarak, gözaltında işkencelere ve siyasi cinayetlere kurban giden yakınlarını arayanlardan oluşan bir topluluk. Esin kaynağı, Arjantin’de faşist cuntanın yok ettiği çocuklarını bulmak için…
  2. Ecevit yaşasa AKP'ye oy verir miydi?
    Necmettin Erbakan Atatürk ve laiklik karşıtlığı söz konusu edildiğinde “Atatürk yaşasaydı Milli Görüşçü olurdu” diyerek üste çıkmaya çalışırdı. Bugün de DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, “Bülent Ecevit, Deniz Gezmiş yaşasalar, Cumhur…
  3. Otokrasi ya da demokrasi referandumu
    Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine sayılı günler kaldı. Seçimin sonucuna göre ya mevcut otokratik rejim dizginsiz kalacak (ki, geri dönüşü olmayan yolda son durak siyasal İslam’ın cehennemi teokrasidir) ya da olabilirse…
  4. Deprem Yardımında Rüşvet Endişesi mi?
    ''Erdoğan Bayraktar:“Reis, beni hırsız çuvalının içine attı” diye feryat etti. Partili bir arkadaşı, “Allah, insana af dileme hakkıyla günah işleme özgürlüğü vermiştir” diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Partinin fetvacısı da “yolsuzluk ayıptır…
  5. Siyasette İlkesizliğin Dayanılmaz İğrençliği
     YRP Genel Başkan Fatih Erbakan “Batmakta olan Titanik gemisine binmeyeceğiz, AKP’nin 20 yıllık günahına ortak olmayacağız, seçime tek başımıza gireceğiz” dedikten sadece bir gün sonra AKP gemisine atladı.  Kabul etmeli ki, Recep Tayyip…
  6. Depremin Medyası Medyanın Depremi
    Deprem felaketi sadece topluma ve siyasete değil medyaya da ne denli zehirli bir zihniyetin egemen olduğunu gösterdi. Asıl gücünü dinden ve geleneklerden alan bu zihniyetin özünde devleti kutsayıp toz kondurmamak,…
  7. İyi Parti kötü Siyasetçi
    Tansu Çiller / Mehmet Ağar çömezi MA kötü siyasetçidir, negatif anlamıyla bile ilm-i siyaset yoksuludur. Bu yaştan sonra da ilm-i siyaseti öğrenmesi ve ıslahı mümkün değildir. Ülkücü refleksi her an…
  8. Ukrayna: Emperyalistler arası hesaplaşma alanı
    ''Umulur ki, Ukrayna halkı Sovyet devrimiyle kazandığı kendi kaderini tayin hakkının kıymetini anımsar; ABD ve NATO ile Rusya emperyalizmi arasındaki paylaşım savaşının dışında kendi yolunu bulur; ABD emperyalizmi destekli mevcut…
  9. Asker Deprem Bölgesine Neden Geç kaldı?
    ''Yürürlükteki 5442 sayılı İl İdaresi Yasası da askerin göreve çağrılmasına yeterli. Yasa’nın ilgili 11’inci maddesi, il genelinde çıkabilecek olaylarda valiyi askerden yardım istemekle yetkilendirmiş. Yasa valilere böyle bir yetki vermiş…
  10. Deprem Kader Değil!
    Deprem Kader Değil!
    11 Şubat 2023
    Bu ülkede siyasetin, devletin ve toplumun kılcal damarlarına hücrelerine sinmiş alaturka dinci faşist zihniyetin on binlerce hayatı söndüren depremlere karşın değişmemesi, değişenin sadece kişiler olması kader midir?   Ülkemiz dünyanın…
  11. Guguk sisteminde Cumhurbaşkanı adaylığı
    Anayasa’nın açık hükmüne karşın Yüksek Seçim Kurulu RTE’nin adaylığını kabul ederse ne olur? Yanıt: “Hukuk farklı bir şey. Ama bunun yanında guguk, o da farklı bir şey. Şu anda seçimle…
  12. Türban mağduriyeti bıktırdı
    Kim nasıl istiyorsa öyle örtünsün ama İslamcı faşizmin bayrağı tesettürün siyasi ekonomik diplomatik kültürel gündemi bloke etmesinden rahatsızım, isyanlardayım. Bir sosyalist olarak, geçmişte herkese Sünnilik dayatan sözde laiklik ve Atatürk…
  13. Peygambere kalmayan dünya Papa'ya da kalmadı
    ''Dini yapılarda nedense her şeyden önce pedofili rezaletleri vuku buluyor. İslam coğrafyasında olağan sayılıyor ama Benedictus, 400 rahibi pedofili, taciz ve tecavüz gerekçesiyle yürütülen soruşturmalar kapsamında görevden aldı. Ancak göstermelik…
  14. Walesa Şemsi ile Birlikteydik
    ''Grev ve yürüyüşte Şemsi Denizer’in öncü gözükmesine karşın, işçi komitelerinin militan örgütlenmesi olmasa, Denizer ve sendika bu çapta bir grevi ve yürüyüşü örgütleyemezdi. Eylemin bitmesinin ardından işçi komitelerinin tasfiyesinde Denizer’in…
  15. Devletleşen Kötülük ve Cehalet
    Türkiye, devletleşmiş cehalet, kötülük ve yobazlığın tutsağı olarak teokrasi durağında bitecek felaket yolculuğunda kilometreleri hızla tüketiyor.  Felaket yolculuğunun yakın gelecekteki en önemli durağı cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri olacak.  Cehalet ve…
  16. Pandora'nın kutusundan çıkan türban
    Demokratik laik gelenek görenekleri yüzeyde kalmış ya da hiç olmamış ülkelerde Pandora’nın kutusu hep açıktır. Her an bir kötülük fırlayıp ülkenin elini kolunu ayağını bağlayabilir.  Pandora’yı bilmeyen yoktur herhalde; öyküsü…
  17. Tarikatların ve Sarayın Çocuk Gelinleri
    Ne yazık ki bu iğrençlik, “münferit, sıra dışı, bireysel, tekil” bir olay değil. Tersine, kimileri için ecdat yadigârı bir gelenek, vaka-i adiye, sıradan bir olay; sosyolojik teolojik bir dram. Bu…
  18. Alevilerin Kayyumlarla bitmeyen Sınanması
    İslam içi sayılmakla birlikte Alevilik, heterodoks (farklı) ve batıni bir inanç öğretisidir. Sünni ve Şii yorumuyla ortodoks (egemen) İslam mülk sahibi sınıfların iktidarını kutsayıp meşrulaştırırken Alevilik tarih boyunca mülksüzlerin, baldırı…
  19. İhvancı Hayalin İflası ya da 'Grand Strateji'
    ''Devletler arası siyasetin kadim kanunları, devletler arasında ezeli/ebedi dostlukların değil çıkarların olduğu yasası, dış politikada Firavun/Musa masallarıyla edilen duaya yer olmadığını sert bir şekilde anımsattı; “öldürmeyi iyi bilen” İsrail liderleriyle,…

ANALİZ

ANALİZFaşizm ve İç Savaş

Faşizm ve İç SavaşErdoğan- Bahçeli ikilisinin ya da Cumhur ittifakının ülkede iç savaşı da göze…