“Ey insanlık dinle ve anla. On ikiye beş kaldı, aç gözünü tetikte ol, hırsız çaldı zamanı. Gel Pazar günü saat üçte, öğren de kurtar canını.”
Michael Ende’nin, dinlemeyi bilen küçük kız Momo’nun zaman hırsızı duman adamlarla olan mücadelesini yazdığı romanı Momo’yu duydunuz mu daha önce? Kitabı okumuş olanlar bilirler ki, pek şahane bir kitaptır. Öyle masalsı bir dille yazılmıştır ki, çocuk romanı okuyor sanırsınız kendinizi ama içinde yazılanların hepsi büyükleredir. Büyüyüp de hayal kurmayı, oyunlar oynamayı unutan, büyüyüp de sistemin kendini usul usul ele geçirmesine izin verenleredir. Her bir tarafımızın duman adamlarla nasıl çevrildiğini ve bizlere çaktırmadan nasıl kulaklarımıza fısıldadıklarını anımsamamız için yazmıştır Ende bu müthiş kitabı.
Kitapta küçük bir kız vardır adı Momo olan, etrafında bir dolu çocuk tahtalarla, taşlarla ve hayal güçlerinin yardımıyla kurdukları, kendilerini heyecandan heyecana zıplatan bitmek bilmeyen oyunları. Momo’nun çok önemli bir yeteneği vardır; dinler herkesi, saatlerce susar ve karşısındakine hiçbir şey söylemeden dinler Momo. Bu özelliğinden ötürü de sadece çocuklar değildir onun arkadaşları, kasabanın büyükleri de pek severler Momo’yu. Kim kiminle kavgalı ise Momo’nun yanında bulur kendini. Çünkü Momo dinlerken, onlar durmadan anlatır ve anlatırken yabancılaşarak kendi durumlarına empati kurmayı tekrar başarır ve bir şekilde hallederler sorunlarını. Kısaca Momo, herkesin gözdesidir yaşadığı yerde. Ama diğer taraftan bir de insanların dışında başka birileri tarafından kurgulanmakta olan bir sistem vardır ve bu sistemin adamları ağızlarından hiç düşürmedikleri sigaraları, gri fötr şapkalarıyla etrafta dolanan soluk benizli duman adamlardır. İnsanların zamanlarını çalarak hayatta kalan, zaman tasarruf şirketinin duman adamları. İşte kitap, Momo ve duman adamların mücadelesi etrafında gelişir. Ben sizlere buraya kadar aktarmış olayım, gerisini zaten merak edenler okuyacaklardır.
Kitapta tüketim çılgınlığının insanları tuzağına nasıl da sinsice düşürdüğünün anlatıldığı 7. Bölümde Momo’yu kandırmak isteyen duman adamlar ona şöyle diyorlardı; ”İnsan hep yeni şeyler alırsa sıkılmaz.” Bu cümleyi 25 Kasım 2022 tarihinde; haklarını aramak, sözlerini söylemek için Taksim’e çıkan kadınlara sormak istiyorum şimdi izninizle. Ne dersiniz kadınlar, her gün bir şey alırsanız kendinize canınız sıkılmaz mı sizin de ve canınız sıkılmayınca öyle, dövizleri alıp elinize çıkmaz mısınız sokaklara akşam vakitlerinde?
Momo, sen sus bu sefer de beni dinle, bak neler anlatacağım sana şimdi.
25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde, gene aynı fotoğraflar kazındı zihnimize. Yerlerde sürüklenen, zorbaca gözaltına alınıp, adı üstünde şiddetle mücadele gününde göz göre göre polis şiddetine maruz bırakıldı kadınlar.
Ve tüm bu vahşetin ardında gözaltı aracında inatla camları yumruklayan kadınların öfkesi vardı. Her ne kadar görmezden gelinse de ülkede kadın cinayetleri, Haliç köprüsüne asılan “Kadın Cinayetlerine İsyandayız” pankartı bu gerçeği haykırdı. Her ne kadar bu pankart kaldırılmış olsa da köprünün parmaklıklarından, zihnimizin tellerinde asılı kaldı her durumda, her engellemede sözlerini bir şekilde söylemeyi başaran kadınlar.
Anlayamadın değil mi tatlı Momocuğum, kadınlar yürüse ne olacaktı ki diyorsun değil mi?
Dur sana anlatmaya çalışayım o halde, İstanbul Valiliği’nin açıklamasına göre, toplumsal duyarlılıklar nedeniyle toplumda infial uyandırabilir ve bu durum toplumsal iç barışı tehdit edebilecek etkinlikleri gerçekleştirecek grup/şahıslar ile vatandaşlar arasında provokatif amaçlı olaylara sebep olabilirmiş. Bu durumda başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması gerekmekteymiş, o zaman yürütülmesinmiş kadınlar. Hatta 5-10 kadın yan yana gelip slogan da atmasınlar, olayları görüntülemeye çalışan basın mensupları da olay yerinden çıkartılsınlarmış.
Evet evet, yanlış duymadın Momo, iç barışı tehdit edermiş kadınlar şayet yürürlerse. Yok Momocuğum bomba falan atmayacaklar elbet. Senin de kafan karıştı tabi. Hak ve özgürlükleri korunanlar mı kim? Valla onu bana sorma Momocuğum, git duman adamlara sor. Tabi ya, duman adamlar her yerde... Bizimkiler sizinkiler gibi soluk benizli değiller, aksine her biri iyice semirilmiş ama sizinkilere benzer ortak özellikleri de yok değil hani. Mesela hepsinin ağızları kokuyor bizimkilerin. Kadınlara yönelttikleri öfke nefeslerini o kadar kirletmiş ki, ağızlarının kokusundan olsa gerek ağızlarından çıkanı da bilmemeleri.
Canlarının ve her geçen gün ellerinden alınmaya çalışılan haklarının peşinde olan bu kadınların karşısında “hak ve özgürlükleri korunanlar” kim mi? Momo, hani sen iyi bir dinleyiciydin sadece. Tabi sen de haklısın, insan ancak anlayabildiklerini dinler değil mi? Bu soruna bir varsayımla cevap vermeyi denesem olur mu? İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için bin takla atan zihinleri örümcek bağlamış bir grup olabilir belki, ya da söz konusu kadınlar olduğunda hep apış aralarıyla düşünüp kadınların bedenleri üzerinden siyaset üretenler. Canım Momo peki, birkaç saatliğine slogan atıp sözlerini söyleyip, yiten canlara, ellerinden alınmaya çalışılan haklarına karşı haklı isyanlarını dile getiren kadınlar mıdır iç barışı tehdit eden? Ah tatlı kız, İç barışı tehdit edenler; tomasıyla, copuyla, gazıyla, polisini kadınların üzerine salan duman adamların korkusudur sadece.
Haksız mı kadınlar ama! Cinsiyetlerine savaş açılmış, canlarının zerre kadar önemsenmediği, varlıklarına, söz söylemelerine tahammülün olmadığı bir ülkede oturup evlerinde ertesi gün pişirecekleri yemeği mi düşünsünler sadece?
Momo, hani sen fısıldayarak sormuştun ya o kötü duman adama, “seni hiç kimse sevmedi mi?” diye bazen bunu düşünmüyor değilim ben de ve sormak istiyorum duman adamlara neden sevmiyorsunuz ülkenizin kadınlarını diye ama sonra kendi kendime gülesim geliyor. Onlar ki, iktidarlarını nefret söylemleri üzerinden kurmuş olanlar, bin türlü yalan ve dolanla günlerini dolduranlar, görünen bir tel saç üzerine gözlerini kırpmadan kadınları katledenler. Onlar sevgiden ne anlarlar?
Hani sizin çocuklarla toplaşıp, dövizler yazdığınız o muhteşem örgütlenmeniz vardı ya Momo, sen merak etme, duman adamların engellemeleriyle o dövizlerde yazılanları kimse görmedi diye üzülüyordun ya, ben gördüm o yazılanları. Benim gibi binlerce insan da gördü onları. Gigi’nin yazdığı marş vardı ya hani;
“Ey insanlık dinle ve anla. On ikiye beş kaldı, aç gözünü tetikte ol, hırsız çaldı zamanı. Gel Pazar günü saat üçte, öğren de kurtar canını.”
İşte bu marşı söylüyordunuz ya hani. Bizim de yazdığımız marşlarımız var; kadınlar vardı diye başlayan, inadına isyan diye sonlanan. Üzülme sen, haklı öfkemizdir bizi duman adamların yakasından düşürmeyen. Kah İran’dan yankılanan, kah Talibana kafa tutan, kahsa Taksimi zorlayan.
Duman adamlar mı, bulacağız bir yolunu. Sen hayal kurmaktan asla vaz geçme tamam mı tatlı kız. Eril tarihin eril aktörlerine kafa tutmakta olan ablaların duman adamları duman edecekler en sonunda.
Yazarın Dİğer Yazıları
Çölde Vaha Misali Bir Etkinlik
8 Ağustos 2023Afetler Ayrımcılık Yapmaz, İnsanlar Yapar
13 Şubat 2023Afgan kadınlar köleyken biz özgür olabilir miyiz?
13 Ocak 2023Kafeslere sığmayan bedenler
11 Temmuz 2022Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet
10 Nisan 2022Fıs Fıs İsmail, Will Smith ve Bir Süreklilik Teması Olarak Ataerkillik
3 Nisan 2022Eril Aktörlerin Yitik Kurbanları
27 Mart 2022Dünya emekçi kadınlar gününde elleri düşünmek
7 Mart 2022Metaverse dünyasında kadınlar ve taciz.
12 Şubat 2022Sen Ne Çektin Be Havva
26 Ocak 2022Başarılı kadınların enselerinde vızıldayan erkekler
12 Ekim 2021İşgal ve İç Savaşın Ardından, Gericiliğin Kıskacında Afgan Kadınları
17 Ağustos 2021Peki ya insanın ürettiği kesin olan şiddet virüsünün aşısı?
11 Ağustos 2021Özgürlüğe Pedallayın Kadınlar!
5 Haziran 2021Kadın Katillerini Yetiştiren Kim?
1 Nisan 2021Kadınların Sahnesi Yeni Başlıyor
27 Mart 2021Hepimizin İçinden Yükselen Seslerin, Soruların Yankılandığı Bir Kitap; Uğultular
1 Mart 2021Makbul Analık Sorgusu
9 Şubat 2021Bir Sonra Katledilecek Kadın Ya Sen İsen?
5 Şubat 2021